Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
BEVORSTEHEN : German Turkish

vukuu yakin olm. yaklasmak; bşin arifesinde bulunmak; beklenebilmek; kapiya dayanmak; gelip catmak; Ümit edilebilmek; Eine heftige Auseinandersetzung steht bevor. Kavga mis gibi kokuyor

BEVORSTEHEND : German Turkish

l. yaklasan
olmaga namzet olan; eli kulagında
önümüzdeki, gelecek

BEVORZUGEN : German Turkish

l. b-ni b-ne tercih etm.; bsi bsden cok tut-mak, iltizam etm.
(privilegicren) imtiyaz vermek

BEVORZUGT : German Turkish

tercihli; ~ behandeln kayirmak, iltimas etm

BEVORZUGUNG : German Turkish

f l. tercih
(Begünstigung) iltizam, iltimas; unter ~ tercihan

BEVÖLKERN : German Turkish

l. iskän etm., yerlestirmek, nüfuslandirmak, seneltmek; meskun kilmak
doldurmak; sich ~ l. nüfusu artmak, nüfuslanmak, senelmek; meskun kilm-mak
dolmak
t meskun, senlikli

BEVÖLKERUNG : German Turkish

l. halk, ahali
(Einwohnerzahl) nüfus, sentik 9s.abnahme / nüfus azalmasi 9s.dichte / nüfus kesafeti (yogunlugu, sikisikligi) 9s.polltik / l. iskän siyaseti
nüfus siyaseti ^s.stati8tik / deroografi, halk-devinbilim; halk ihsaiyati 9s.statistlkcr m nüfuscu, demograf 2s.statistlsch demografik ^
überschuB m nüfus fazialigi 2s.zahl /: geringe ^ nüfus aziigi 9s^unahtne / nüfus artmasi

BEWACHEN : German Turkish

l. göz (nezaret, muhafaza) etm.; göz altinda bulundurmak; bakmak, beklemek, tarassut etm.
bekcilik, gardiyanlik etm

BEWACHSEN : German Turkish

(bitkilerle) örtülü, bürünmüs

BEWACHUNG : German Turkish

l. nezaret, muhafaza
nöbetciler, bekciler; vardiya
mahfuziyet; unter ^ tahtelhifiz, mahfuzen 2s.schiff n karakol gemisi

BEWAFFNEN : German Turkish

teslih etm., silähla(ndir)mak, techiz etm.; sich ^ silählanmak
et silähli, silählanmis, müsellah; bis an die Zähne
timaklannin ucuna kadar silähli; tepeden timaga kadar silähli; mit
er Hand eli silähli olarak;
e Neutralität silähli (od. müsellah) bitaraflik;
er Aufstand silähli ayaklanma; müsellah isyan °ung f l. teslihat, silählanma
(Waffen) silählar
(Bestückung) top techizati

BEWAHREN : German Turkish

l. (erhalten) muhafaza etm., saklamak
(schützen) hifzetmek, vikaye etm., korumak, siyanet etm.
(Zuneigung, Wohlwollen usw.) yapmakta devam etm.; Gott bewahre! l. Hafazanallah! Allah esirgesin (od. sak-lasin)!
(durchaus nicht) asia, häsä; hie bir zaman; Vor Unglück ist kein Mensch bewahrt. Düsmez kalkmaz bir Allah. Spr

BEWAHRHEITEN : German Turkish

tr. saglamlastirmak, gerceklestirmak, tahak-kuk ettirmek; sich ~ dogrulugu meydana cikmak; teey-yüt, tahakkuk, tebeyyün etm., gerceklesmek, saglam-lasmak

BEWALDET : German Turkish

ormanli, ormanlik

BEWANDERT : German Turkish

:
sein (in et.) vakif (asina; bilgi sahibi) olm. malumat (tecrübe, yeditula) sahibi olm.; Ihr Freund scheint auf diesem Gebset wenig ~ zu sein. Arkadayniz bu konuda pek yayan görünüyor. schlecht
^ in Geographie cografya düskünü; cografyada malumatt ktt

BEWANDTNIS : German Turkish

: Damit hat es folgende^. isin mahiyeti suüur. Das hat seine eigene

BEWEGEN : German Turkish

(I) l. kimildatmak; yerinden oynatmak; hareket ettirmek, tahrik etm., devitmek
(Glieder) sallamak
(von der Stelle) yerinden kaldirmak
(gefühlsmäßig) tesir (müteessir, mütehassis) etm., duygulamak, dokun-mak; rikkate getirmek
(beschäftigen) mesgul etm.
(erregen) heyecanlandirmak; sich ~ l. kimildanmak, davranmak, yerinden oynamak, hareket etm.
sallan-mak
yerinden kalkmak
(in e-m best. Kreis von Menschen) düsüp kalkmak
(Schiff in best. Gewässern) dolasmak
(spazieren gehen) F gezmegc gitmek; yürü-mek
d fig. tesirli;
e Kraft kuvvei muharrike, motris kuvvet(II) fig. l. (Anlaß sein) tahrik, tesir etm., sebep olm
(j-n zu et.) a) b-ni bse razi etm. b) sevk etm.; tesvik ve imale etm.; die Gründe, die mich dazu bewogen haben beni buna sevk eden sebepler; sich ~ lassen l. rikkate gelmek
(et. zu tun) bsi yapmaga nihayet razi olm.; sich bewogen fühlen (zu) bsi yapmak mecburiyetini hissetmek

BEWEGGRUND : German Turkish

m saik, güdü, gerekce

BEWEGGRÜNDE : German Turkish

pl. a. esbabi mucibe

BEWEGLICH : German Turkish

l. oynak, hareketli, devingen, müteharrik; techn. a. girisli cikisli
(flüssig) seyyal, akiskan
(geschmeidig) elastikt
(von der Stelle) yerinden oynatila-bilen
(Güter) menkul
(regsam) atik, cani«, cevik, isgüzar, caliskan; tüy gibi; (Frau) hamarat
fig. (rührend) rikkatli; rikkate getirici; yanik yanik; dokunakh
(schnell auffassend) seriülintikal, vansli, tezanlar;
e Truppe mit. müteharrik kita
e Verteidigung mit. oynak (od. hareketli) müdafaa;
e Habe menkuiät; emvali men-kule 2kelt / l. oynaklik, müteharriklik, devingenlik; hareket kabiliyeti
seyyaliyet. elastikiyet
biol. de-vinirlik, taharrükiyet
menkuliyet
atiklik, canlilik, caliskanlik
sürati intikal; tezanlarlik

BEWEGT : German Turkish

l. (Meer) dalgali, coskun
(Leben) hareketli, sal-lantih, heyecanh, maceraii
(Zeit) kansik; hadiselerle dolu
(Unterhaltung) canli
(gerührt) rikkate gelmis; müteessir olan
(tief) pek mütehassis
(Worte) rikkatli, dokunakli, tesirli

BEWEGUNG : German Turkish

l. hareket, kimildanma, devim
flg. rikkat, teessür, heyecan
(einzelner Körperglieder) jest; el, kol hareketi
(körperliche) talim, spor
(der Gestirne) yürüyü§
(-S.Vermögen) taharrükiyet, devinirlik
(geistige) akim, cereyan; sich ~ machen talim, spor yapmak; gezmege gitmek; Mangel m an körperlicher ~ hareketsizlik; geradlinige ~ phys. dogrusal devim; fortschreitende ~ mus. dizim, kademelenis; in ~ beßndiich phys. devingen, hareketli, müteharrik; in ~ setzen hare-kete getirmek (gecirmek); devitmek, kimildatmak, tah-, rik etm., isletmek; sich in ~ setzen harekete gecmek; alle Hebel in ~ setzen fig. bütün cardere basvurmak; yapmadigi kalmamak; dauernd in ~ kurtlu bakla; dauernde ~ devridaim

BEWEGUNGSFREIHEIT : German Turkish

f hareket serbestisi

BEWEGUNGSFÄHIGKEIT : German Turkish

iol. devinirlik, taharrükiyet

BEWEGUNGSGEFÜHL : German Turkish

n hissi hareket; devinduyum