Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
SITHONIA : German Turkish

n.pr. (mittlerer Ausläufer der Chalkidike) Longos

SITTE : German Turkish

l. ädet, itiyat
(Brauch) teamül, örf. yapilageli§
(Anstand) edep, terbiye
(P.) s.
n.polizei. ^ und Anstand adabi umumiye; ^ und Brauch yol erkän
n pl.
adap
(Moral) ahläk; ^ und Gebräuche töre; ädat ve ahläk

SITTENBILD : German Turkish

;
gemälde n ahläk tasviri
gesetz n ahläk kaidesi
lehre / ahläk bilgisi; törebilim
lehrer m ahläkci, mora-list °\\os ahläksiz; ahläka aykin; gayri ahläki; acik sacik
losigkeit / ahläksizlik, sefahet, fisküfücur, immoralite
pollzei / ahläki zabita
prediger m ahläkci, moralist
richter m ahläk taslakcisi; sich als ^ aufspielen ahläk hocaligi etm. 2streng l. ahläkli
(fromm) müttaki, din-dar, zahit
ßg. püriten
stück n Th. töre komedyasi
Verderbnis / ahläkm sukutu
verfall m tereddii ahläk; ahläk düskünlügü
verstoße pl. ahläk ve adaba aykin muamelcler
zeugnis n hüsnühal vesikasi

SITTICH : German Turkish

m muhtelif papagan cesitlerinin ismi; spez. muhabbetkusu

SITTLICH : German Turkish

ahläki, moral 2keit / ahläklyet, anläktlik; ahläk ve adap 9keits.verbrechen n l. adabi umumiye aleyhine su^
(Vergewaltigung) irza tecavüz; fiili seni

SITTSAM : German Turkish

l. iffetli, isinetli, faziletli; eline etegine dogru
(anständig) kendini bilir; edepli, terbiyeli
(bescheiden) mütevazi, alcakgönüllü; uslu akilli 2keit/ l. iffet, ismet, fazilet
edep, terbiye
tevazu, usluluk

SITUATION : German Turkish

l. durum, vaziyet, hal
(plötzlich entstandene, gefährliche) badire; in e-r peinlichen ^ sein müskül bir mevkide kalmak
s.plan m mil. durum haritasi

SITUIERT : German Turkish

: gut ^ vakti hali yerinde; han hamam sahibi

SITZ : German Turkish

m l. uturma. oturus, duru§
(Stelle) yer, mahal, mevki, makam
(-platz) oturacak yer; oturak
(Wohnort) ikametgäh. mesken, konut
(Zentrale) merkez
(e-s Kirides) bicim; vücude uyma
(e-r Firma) ikametgäh, yerlesme yeri; yerlesge; ^ und Stimme haben mevki ve rey sahibi olm.; auf e-n ^ (z.B. aufessen) bir oturusta. bir ögünde
arbeit / oturarak görülen i§
bad n yarım banyo
bank / l. (in Anlagen) bank(-o)
(in Straßenbahn usw.) banket
(an der Wand) mastaba, peyke
bein n an. kalça çatisi
brett n (e-r Strickschaukel) salıncak tahtasi

SITZEN : German Turkish

l. oturmak
(Vogel) konmak, tünemek
(Kleid) vücuda iyi oturmak; hokka gibi oturmak; yakismak; bicimli olm.
(im Gefängnis) hapis yatmak
(Hieb) iyice yerlesmis olm.
(e-m Maler) poz almak
(an et.) ugrasmak, calismak; Was er gelernt hat sitzt, ögrendikleri zihinde kalir. Wegen Diebstahls hat er zwei Monate gesessen. Hirsizliktan iki yil yatmis. e-n ^ haben F sarho§ (cakir-keyf, pasa) olm.
bleiben l. yerinden kalkmamak
(Schüler) simfta kalmak; terfi edememek; topu atmak; ipka kalmak; Seh.: cuvallamak, atomlamak, diplemek, torpillemek
(Mädchen) a) (beim Tanz) dansa davet edilmemek b) (nicht geheiratet werden) kocaya varma-mak
(auf e-r Ware) müsteri bulmamak; (mal) elinde kalmak
(Teig) kabarmamak, küsmek; sitzengeblieben (Schüler) dönek; Seh. topcu; (zweimal in der gleichen Klasse) belgeli
d: Mensch mit
er Lebensweise oturgan adam
lassen l. b-ni ortada (od. yan yolda) birakmak
(Schüler) sinifta birakmak
(Mädchen) söz verdigi halde bir kizia evienmemek; e-n Schimpf auf sich ^ hakaret karsisinda ses cikarmamak; hakareti yutmak, hazmet-mek, yanina birakmak

SITZFLÄCHE : German Turkish

oturak yüzü
fleisch n F hum. l. kaba et
ßg. sebat, istikrar, metanet; kein ^ haben fig. daldan dala konmak; bir yerde duramamak; wer kein ~ hat dama tasi gibi; ^ haben a) (Besuch, der zu lange bleibt) kuluckaya oturmak b) (an seinem Posten kleben) kazik kakmak
gelegenheit/oturacak (yer)
kissen n minder; (kleineres) kose (od. erkän) minderi ••ordnung / oturma sirasi •platz m oturacak yer; kanepe
riese m F hum. otururken oldugundan uzun boyiu görünen kimse-Stange (für Vögel) tünek
ung/ l. ictima, konferans, toplanti. meclis, celse
(zum Porträtieren) seans; die — unterbrechen celseyi tatil etm.; e-e ~ abhalten meclis kurmak
ungs.bericht m celse raporu; zabitname; zabit ceridesi; tutanak
ungs.periode / ictima devresi; devrei tesriiye
ungs.saal m toplanti (bzw. mahkeme, durusma) salonu; heyeti umumiye salonu

SIXTINISCH : German Turkish

:
c Kapelle Sikstin Kilisesi; Chor der
en Kapelle Sikstin Kilisesi Ilähicileri

SIZILIANER : German Turkish

dn/) m; 9isch Sicilyali

SIZILIEN : German Turkish

n.pr. Sicilya (adasi) ^isch s. sizilianisch

SKABIES : German Turkish

f med. s. Krätze,
ose / bot. uyuz otu

SKAGERRAK : German Turkish

n. pr. Skajerrak (bogazi)

SKALA : German Turkish

iskala, mikyas, taksimat, cetvel

SKALP : German Turkish

m skalp
eil n med. bisturi, nester ^^e^en kafa derisini yüzmek

SKAMMONLAWINDE : German Turkish

fro/. s. Purgierwinde,
ium.harz n pharm. sakamonya, mahmude

SKANDAL : German Turkish

m l. rezalet, Skandal, kepazelik, maskaralik
(Lärm) gürültü patirdi; ~ machen (schlagen, verursachen) gürültü (od. rezalet) cikarmak; aus Angst vor e-m ^ bir rezalet korkusiyle 9ös rezaletli, rezil(-ane), dokunakli, Skandalli;
es Benehmen kepazelik

SKANDERBEG : German Turkish

n.pr. (Albaner;
Jh.) Iskender Bey

SKANDIEREN : German Turkish

(Verse) takti etm., kesimlemek

SKANDINAVIEN : German Turkish

n.pr. Iskandinavya
Ier(in/) m; 91»ch tskandinav(-yali)

SKARABIUS : German Turkish

m zo. bokböcegi; skarabe

SKARIFLKATION : German Turkish

med. hacamat 2zieren hacamat yapmak