Germany To Turkish
SORGFALT : German Turkish
l. ihtimam, itina, özen, takayyüt, dikkat
(liebevolle) sefkat; mangelnde ^ dikkatsizlik, terahi, tekäsül; ohne gehörige ^ bürümeden; bastan savma; üstünkörü, sathT; devetiman; ~ verwenden (auf) bse itina göstermek; übertriebene ^ auf et. verwenden pireyi nailamak Sfältig l. ihtimamli, itinali, özenli
(peinlich genau) titiz
(sauber) temiz
(liebevoll) müsfik, sefkatli
(vorsichtig) ihtiyatli, tedbirli, basiretli
(S.) itina ile yapilan; pürüzsüz; sehr ^ reinigen yeüi suda yikamak; sehr ~ arbeiten noktaya virgüle dikkat etm
SORGHO : German Turkish
m; Sorghum n bot. serce dansi
SORGLICH : German Turkish
s.
fältig,
los l. (gedankenlos) düsüncesiz, gafil, dalgin
(nachlässig) ihmalkär, tembel
(unachtsam) dikkatsiz, kayitsiz; gözü bagli
(gleichgültig) aldinssiz, läkayt
(naiv) safdil
(vertrauensselig) körükörüne iti-mat eden
s. sorgenlos; ^" sein hirsiza yol göstermek
sam itinali; büyük bir itina ile; ^ behandeln bse itina etm
SORITES : German Turkish
m log. s, Kettenschluß Sorte/eins, nevi, cesit, türlü; Zu dieser ~ Mensch gehöre ich nicht. Bu gibilerden degilim.
n pl. fin. yabanci nukut
SORTIEREN : German Turkish
l. cinslere ayirmak; tasnif etm.
(auslesen) ayik- lamak, secmek; secip ayirmak; elemek
(ordnen) tan- zim etm.; Die Waren sind sortiert. Esya nevi nevi ayrilmis
SORTIMENT : German Turkish
n l. (Warenauswahl) secme emtia
(Buchhandlung) kitapevi
er;
s.buchhändler m perakende kitap satan
SOS-RUF : German Turkish
m bir geminin SOS imdat isareti; SOS funken imdat istemek
SOSEHR : German Turkish
(auch) (Konj.) her ne kadar
. (ise de) soso F \\. Hayirdir insallah! Deme yahu!
Aha! Bak bak!
Gördün mü? Ne dedim! ~ lala F (Antwort auf ».Wie geht es Ihnen?") §öyle böyle! Fena degil! Ic güveyisin- den hallice!
SOTAN : German Turkish
va.: unter sotanen Umständen durum böyle oldugu icin
SOTTISE : German Turkish
z. va. l. (Dummheit) ahmaklik
(Flegelei) kabahk
(Stichelei) igne(-leme)
SOUBRETTE : German Turkish
Th. subret
SOUCHE : German Turkish
H dipkocani
SOUFFLE : German Turkish
n (Kochkunst) sufle
SOUFFLEUR : German Turkish
m suflör
eur.kasten m suflör hücresi
euse / suflöz 2ieren (intr.) suflörlük etm.; (tr.) sufle etm
SOUNDSO : German Turkish
falan filan; Dr. ° doktor fesmekän; das Land Q fesmekänistan; Herr 2 filan falan zat; falanca bay
oft cok kere; nice defa
viel bilmem kac; vor tausend und
en Jahren bin bu kadar yil önce
vielt- falanmci, filanmci, bukadannci, birkacmci
SOUPER : German Turkish
n aksam yemegi ^ie^en aksam yeme^ini yemek
SOUTACHE : German Turkish
sutas(-i), su yolu °iert sutash
SOUTANE : German Turkish
Katolik papaziannin uzun cübbesi
SOUTERRAIN : German Turkish
n bodrum kati
SOUVENIR : German Turkish
n yadigär, suvenir
SOUVERÄN : German Turkish
häkim(-ane), hükümran 2 m hükümdar, metbu ^^tät / hakki hükümrani; häkimiyet, hükümdarilk, hü-kümranlik
SOVIEL : German Turkish
u (su, o) kadar; ~ auch her ne kadar.,. (ise de);
wie (od. als) möglich mümkün oldugu kadar cok; elden geldigi kadar; 2 für heute! §imdilik bu kadar! noch einmal ^ iki misli kadar; Ein Kamel ist ~ wert wie zwei Pferde. Bir deve, iki beygire bedeldir. Nimm ~ (wie) du willst! Istedigin kadar al! An ^ hatte ich nicht gedacht. 0 ka-danni düsünmemistim. ~ ich weiß bildigime göre
SOWEIT : German Turkish
l. bir dereceye kadar
ne dereceye kadar
.
(ise); 2 in Ordnung! Orasi iyi! ~ mir erinnerlich ist hatinmda kaldigma göre; ~ wie (od. als) möglich; ^ es in seiner Macht steht elinden geldigi kadar; gücü yettigi kadar; mümkün oldugu kadar; olabildigi kadar; (mehmaernken, aläkadrilimkän); ~ das Auge reicht göz görebildigi kadar; ^ ich zurückdenken kann kendimi bildim bileli; ^ ich unterrichtet bin ögrenebildigime göre; Wenn es ^ ist, sage ich es schon. Saati gelince söylerim. Sind Sie
~? Hazir misimiz? Ich bin noch nicht ^. l. Ben hazir degilim
fig. 0 kadara cikmadim, Ben o kadar ilerlemedim. Es ist noch lange nicht ^. tsler o dereceye varmadi. Nun sind (od. wären} wir ^--. l. Bu noktaya kadar basanli olduk. De-veyi yüzdük kulagma geldik. Spr.
iron. §imdi hapi yuttdk! ^attik beläya! es nicht ^ kommen lassen, daß
. bsin olmasma engel olm.; 2 hätten Sie die Sache nicht treiben sollen! tsi bu kerteye getirmemeliydiniz! nicht ^ her sein (mit) F pek o kadar degeri olmamak
SOWENIG : German Turkish
: ^ wie (od. als) möglich mümkün oldugu kadar az; Er weiß ^ wie ich, Benim kadar az malumati var. 2 ich das auch einsehen kann
.. Her ne kadar bunu anlaya-mazsam da
SOWIE : German Turkish
l. s. sobald (als).
s. und; außerdem. ^ es Tag geworden war sabah oldu mu; sabah olur olmaz; Äpfel, Orangen ^ Nüsse und Mandeln elma, portakal hem de ceviz ve badcm
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani