Germany To Turkish
STECHHEBER : German Turkish
m sifon, pipet
STECHKARREN : German Turkish
m boci arabasi
STECHMUCKE : German Turkish
f zo. sivrisinek, F: ciz sinegi; s.a. Malariamücke,
STECHPALME : German Turkish
f bot. cobanpüskülü; dikenli defne
STECHPALMENGEWÄCHSE : German Turkish
pl. bot. cobanpüskülügiller, serabetürraiye
STECHROCHEN : German Turkish
m zo. dikenli uyusturan baliği
STECHRÜDER : German Turkish
n pala
STECHSCHRITT : German Turkish
m mil. resmigecit yürüyüsü; pej. kaz adimi
STECHUHR : German Turkish
f kontrol saati
STECHWINDE : German Turkish
f bot. saparna
STECHZIRKEL : German Turkish
m iki ucu igneli pergel
STECKBRIEF : German Turkish
m glyabi tevkif müzekkeresi ^b^^eflich: j-n ^ verfolgen bir tevkif müzekkeresi kesmek
dose/z/, priz
STECKEN : German Turkish
m değnek, sopa, sırık; Dreck am
en haben F kötü bir ise methaldar olm.; yüzükara olm
STECKEN (II) : German Turkish
(intr.) l. bir yerde bulunmak; bsin icinde olm.
(festsitzen) saplanıp kalmak
(in Schulden) borç icinde olm.; (tr.) \\. sokmak; icine koymak
(m.Nadeln anheften) ignelemek; ignelerle tutturmak
(ins Gefängnis) hapse atmak; F: delige tikmak
(in Brand) bse kundak sokmak; bsi atese vermek
(pflanzen) dikmek
ßg. tespit, tayin etm., cizmek; Er steckte den Schein in die Tasche. Kägidi cebine koydu. die Hand in die Tasche ~ elini cebine atmak; Sie hat sich Blumen ins Haar gesteckt. Basma cicekler kondurmus, in die eigene Tasche ^ (Geld) parayi kendi zimmetine gecirmek; Dahinter steckt etwas! Bunda bir is var! Wo steckt er denn nur? 0 nerede kaldi? F: Handidir hande? Wo steckst du denn zum Teufel? Ne cehennemdesin? Den Dieb steckte man ins Kittchen. Hırsizi deliğe tikmislar. Ich möchte nicht in seiner Haut ^. Onun yerinde bulunmak istemezdim. In dem Kerl steckt etwas. (mel.) Bu delikanlida cevher var. Er steckt hinter der Sache. Bu iste onun parmağı vardir. sich hinter j-n ^ b-ni alet edinmek; gesteckt voll tiklim tiklim (hinca-hinc
STECKENBLEIBEN : German Turkish
-bleiben l. bir yere saplanip kalmak; yolda kalmak
(zum Stillstand kommen) duraklamak
(im Sumpf) camura batip kalmak
(in e-r Rede) nutku tutulmak; ne söyliyecegini sasirmak; Dos Messer blieb in der Melone stecken. Bicak karpuza sapli durdu. Die Lokomotive blieb im Schnee stecken. Lokomotif kan sökemedi. im Hals ^ bogazmda kalmak ~kraut n bot. at kasnısı
lassen (Schlüssel) anahtan kapmin üstünde birakmak
pferd n l. Kspz. atbasli sopa; dahdah
ßg. heves, merak, hobi, inhimak, iptilä, amatörlük
STECKER : German Turkish
m el. fiş
fassung/z/. duy priz
karre/bagaj arabasi
kontakt m el. priz
ling m agr. daldirma, celik, cögür; durch
e vermehren agr. celiklemek
muschel /
pines
nadel / topluigne; Im Saal hätte keine ^ zu Boden fallen können. Salon hmcahmc dolu idi. tgne atsan yere düs-mezdi. e-e ^ im Heuschober suchen ßg. sinekten yaş cikarmak; wie e-e ^ suchen fildir fildir aramak
rübe/s. Kohlrübe,
schuß m kursunun icinde sapli kaldigi yara
zwiebel / agr. arpacik sogani
STEEPLEHASE : German Turkish
stipl(-ceys); arazi yansi
STEG : German Turkish
m l. keciyolu, patika
(Brücke) yaya köprüsü; köprü gecit
(e-r Kette) köprücük; kafa deste^i
(bei S.i.) köprü
(Hosen2) subye
reif m: aus dem "- irticalen, bil-dedahe, hazirlamadan
reitdichter m irticalci; (sairi mür-tecii)
reifrede / irtical
STEHAUFMÄNNCHEN : German Turkish
n l. Kspz. haclyatmaz
ßg. pol. eyyam efendisi
bierhalle / ayakta bira icilen birahane, meyhane
bündchen n (an Damenkleid) dik ve kalkik yaka
STEHEN : German Turkish
l. ayakta durmak
(sein; sich befinden) olmak, bulunmak
(geschrieben ^) yazili olm.
(kleiden) b-ne yakismak
(zu seinem Wort) sözünde durmak
(Modell) modellik etm.
(Wache) nöbet beklemek
ßg. (anders) böyle olmamak
(Uhr) durmak
(für) a) (Wort) mukabili olarak kullanilmak b) (verbürgen) tekef-fül etm., garantilemek; Wie stehts wie gehts? F Ne var ne yok? Unsere Existenz steht und fällt mit ihm. Var-ligimiz onunia kaim. E-r schönen Frau steht alles. Güzele ne yarasmaz? Wie steht das Spiel? Oyun nasil gidiyor? Das ist uns recht teuer zu ^ gekommen. Bu iş bize cok pa-haliya oturdu (mal oldu). Es steht zu erwarten, daß...
mesi beklenilebilir (od. muhtemeldir). Seine Werke ^ auf dem Repertoire unseres Orchesters. Eserleri orkestramizin repertuvannda kayitlidir. Das Barometer steht auf Regen. Barometre yagmur gösteriyor. Darauf steht die Todesstrafe. Bunun cezasi ölümdür. Es steht bei Ihnen. Size ba^lidir. Sizin elinizdedir. Siz bilirsiniz.
mak,
mek size düser;
STEHENBLEIBEN : German Turkish
l. (ayakta) durmak; durup kalmak
(sich nicht bewegen) kimildanmamak, hareket etme-mek
(^ und Wasser lassen: Zugtier) kasanmak
(Wasser) irkilmek
(Uhr) durmak
(bei et.) bsde, bsle kalmak
(keine Fortschritte machen) ilerleyememek; ko-duşum yerde otluyor; yerinde saymak; Im Dorf ist kein Haus stehengeblieben. Köyde yikilmadik ev kalmamistir.
d l. ayakta duran; ayaküstü
(Wellen) phys. kararli, durakli;
es Wasser durgun su;
es Gut naut. sabit arma;
er Ausdruck herkesce kullanilan deyim;
es Heer daimt ordu;
en Fußes derhal, hemen
lassen l. bsi oldugu yerde birakmak
(vergessen) unutmak
(nicht berühren) bse el sürmemek
(nicht auswischen) silmemek
(sich e-n Bart) sakalini büyütmek (koyuvermek, saliver-mek)
Fb. (Gegner) ekarte etm.
(Essen) yemegi yememek; yemege hie el sürmemek
(j-n) a) b-ni bey-hude bekletmek b) (weggehen) b-nin yanindan ayrilmak c) (sich nicht bekümmern) b-ne aldinş etmexnek; alles stehen und liegen lassen paydos borusu calmak; her seyinden vazgecip gitmek
STEHER : German Turkish
m (Radrennen) steyör
geiger m ayakta keman calan sef
kragen m dik yaka
lampe / ayakli lamba
leiter / marspiye
STEHLEN : German Turkish
calmak; calip cirpmak; asirmak; hirsizlik (od. sir-kat) etm.; sich (irgendwohin) ^ bir yere gizlice gitmek; sivismak; Man hat mir meine Uhr gestohlen. Saatimi caldirdim. gestohlenes Gut hirsizlik mall; Das kann mir gestohlen bleiben! F Bu, bana viz geliyorl Ona hie ehem-miyet vermiyorum
STEHPLATZ : German Turkish
m duracak yer
pult n yüksek kürsü
umleg.kra-gen m devrik dik yaka-vermögen n (spez. Sport) daya-niklilik, tahammül
STEIERIN : German Turkish
Stiryali (kadin)
mark/n.pr. (Österreich) Stirya
märker(-in /) m; 2märkisch Stiryali
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani