Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
SCHWÜLSTIG : German Turkish

l. tumturakli
fazia süslü; /^ reden deklame etm., edebiyat yapmak; tumturakli sözler söylemek

SCHÄBIG : German Turkish

l. (Kleidungsstück) fersudeleşmiş; havı dökülmüş; lime lime olmuş; yırtık pırtık
(^ gekleidet) hırpani; bir don bir gömlek; yırtık elbiseli; kılıksız, süfii; kirli çıkı; V: adadiyoz
(lumpig) kıymetsiz, fakirane
(geizig) hasis, pinti, cimri
(gewöhnlich) adi, bayağı;
e Kleidung pırpırı kıyafeti 2keit/ l. pejmürdelik, pintilik
bayağılık

SCHÄCHER : German Turkish

m (ßibel) l. şaki; katil haydut
(armer) biçare adam

SCHÄCHTEN : German Turkish

(nach jüd. Ritual) hayvanı bayıltmadan boğazım kesmek

SCHÄDEL : German Turkish

m kafatası, cümcüme; baş çanağı; kıhif; f eh schlag. dir den ^ ein! V Oözünü patlatırım l
bohrer m med. trepan
bruch m kafatasının yarılması
decke /;
dach n tepe
lehre / kranoloji;

SCHÄDIGEN : German Turkish

l. zarar vermek; b-nin menfaatine halel getirmek; zedelemek
(beeintrachtigen) bşe ket vurmak; bşe sekte getirmek; geschadigt zarardide, hasardide, afetzede, mutazarrır, mağdur 2ung / l. mağduriyet
med. (e-s Organs) lezyon

SCHÄDLICH : German Turkish

l. zararlı, muzır
(nachteilig) halel getirici
(gesundheits-) sıhhate muzır

SCHÄDLING : German Turkish

m zarar veren spez. (Volks^) zararcı
e pl. l. (Un-geziefer) haşarat
(Schmarotzer) tufeyli bitkiler
s.be-kMmpfung / haşaratla mücadele

SCHÄFCHEN : German Turkish

n kuzu; wer sein ^ im Trockenen hat fiğ. tuzu kuru; sein ^ scheren; (od.) sein ^ ins Trockene bringen fiğ. küpünü doldurmak;
wolken pl. sirro-kümülüs

SCHÄFER : German Turkish

m çoban
gedicht n pastoral, eklog, bükolik, idil
hund m l. çoban (od. mandıra) köpeği; çomar
(ana-tolischer) karabaş
matt n Scha. çoban matı
spiel n lif. pastoral; çoban komedyası; çobanlama
stab m çoban değneği
stündchen n aşk saati, idil anı

SCHÄFTEN : German Turkish

sap (kundak, konç, direk) geçirmek

SCHÄKEL : German Turkish

m naut. bastika

SCHÄKER : German Turkish

m l. şakacı, latifeci, nüktedan
(Possenreißer) şaklaban, soytarı
(Hofmacher) flört (od. kur) yapan; çapkın, komplimancı
ei / l. şakacılık, şaklabanlık, çapkınlık
(Liebelei) muaşaka, aşıktaşlık
(Seherz) şaka, latife ^n l. şakacılık etm.
flört yapmak, muaşaka etm

SCHÄLEN : German Turkish

kabuğunu soymak (bzw. çıkarmak od. kırmak); sich ^ (Haut, Rinde) kavlamak; derişi soyulmak, dökülmek
geschalt:
e Haseinüsse pl. iç fındık

SCHÄMEN : German Turkish

: sich über et. ^ bşden dolayı utanmak, mahcup olm., haya etm.; öne bakmak, hicap etm.; sicil die Augen aus dem Kopf^ F gözlerinin içine kadar kızarmak; Du solitest dich aber was ^! F Ayıp yahu! sich semer Herkunft ~ yumurta kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş; sich zu Tod — utancından kerpiç kesilmek; utancından yere (od. yerin dibine) geçmek; sich für j-n ~ müssen b-nin hesabına utanmak; b-den dolayı utanç duymak

SCHÄNDEN : German Turkish

l. (ein Madchen) ırzına (od. üstünden) geçmek
(beflecken) lekelemek, kirletmek
(entehren) b-nin namusuna tecavüz etm.
(entweihen) mukaddesata elini sürmek
(verunstalten) sakatlamak

SCHÄRFE : German Turkish

l. keskinlik
ekşilik, acılık
yakıcılık
(des Geistes) firaset
(Heftigkeit) şiddet, sertlik
(ßarsch-heit) huşunet
phot. netlik; ~ der sensoriellen Wahr-nehmung duyum keskinliği; der Zwiebel ihre ^ nehmen soğanı tuzla ezip öldürmek ^n l. bilemek, zağlamak, keskinleştirmek
(spitzen) yontarak sivriltmek
(starken) kuvvetlendirmek

SCHÄRPE : German Turkish

l. eşarp, sarpa; omuz atkısı
(um die Hüften) geniş kuşak

SCHÄTZBAR : German Turkish

l. takdiri kabil olan
şelf. s.
enswert. ^chen n s. Schatz (3)
en l. kıymeti takdir (od. tahmin) etm.; değer biçmek
(hoch-) b-ne hürmet (od. itibar) etm.; saymak
(annehmen) zannetmek; W ie alt ^ Sie ihn? Kaç yaşında olduğunu tahniin edersiniz? zu ^ wissen b-nin (od. bşin) kıymetini bilmek; tadım almak Wer wurde diesesGiück nicht zu ^ wissen? ßu nimet tepilir mi? Man schatzt ihn sehr. Kendisine çok itibar ederler. Der Scha-den wird auf zwanzigtausend Mark geschatzt. Zarar, yir-mibin mark (olarak) tahmin ediliyor, geschatzt kıymetli, değerli, muhterem;
er Freund değerli dostum
enlemen b-nin, bşin kıymetini anlamak
ens.wert şayanı takdir; hürmete layık; kıymetli, değerli ^er m l. muhammin, tahminci
(beim Zoll) istimator

SCHÄTZUNG : German Turkish

l. tahmin, oran(-lama), karar
(des Wertes) takdiri kıymet; değer biçme
s. Achtung; Verehrung. ^s.we^se l. tahminen, takriben, aşağı yukarı
(nach Au-genmafi) görmece; göz tahminiyle

SCHÄTZWECHSEL : German Turkish

m H kısa vadeli hazine bonosu

SCHÄTZWERT : German Turkish

m tahmin bedeli; bedeli muhammen; kıymeti muhammene; im ^ (von) kıymeti muhammeneli

SCHÄUMEN : German Turkish

l. köpüklenmek, köpürmek
(vor Wut) hiddetten köpürmek; küplere binmek; öfkesinden kudurmak
d: vor Wut ^ kızgın köpürmüş

SCHÖFFE : German Turkish

m jur. hukukçu olmayan fahri mahkeme azası;
n.gericht fi j ur. jüri mahkemesi

SCHÖLLKRAUT : German Turkish

n s. Schelikraut