Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
STEWARD : German Turkish

m naut. kamarot, stivart; (junger) mico
es»/ l. kadin kzmarot
(im Flugzeug) hostes

STIBITZEN : German Turkish

F asirmak, calmak, asiramento etm.; V: arakla-mak

STIBIUM : German Turkish

n s. Antimon,
nit m s. Antimonglanz

STICH : German Turkish

m l. s. Nadelstich
(e-s Insekts) sokma, isirma, dala-ma
(Dolch2, Messer9 usw.) darbe
(Näh2) dikis tarzi
(Stoß), dürtme, itme
Ka. el alma; löve
(Schmerz) ant sanci S. (Kupfer9, Stahl2) gravür
(Farb2) bir renge kacma, calma; ^ halten dayanmak. mukavemet etm.. sebat etm.; e-n ^ haben \\. (Milch, Eßwaren usw.) bozulmaga baslamak
F tahtzsi eksik olm.; j-m e-n ^ versetzen l. bicaklayarak yar^lamak
(Insekt) sok-mak, isirmak, dalmak
fig. (ins Herz) canim acitmak; diliyle sokmak; gönül kirmak; j-m e-n ^ ins Herz geben fig. yüregi cizlatmak; im ^ lassen l. (S.) birakmäk, terk etm.
(P.) kendi haline (ortada; yan yolda) birak-mak
(Gedächtnis) hafizasi b-ni utandirmak
balken m öksüz kemere
blatt n l. kilic kasi: kilic kabza siperligi; balcak
Ka. bir ka^idi kiran baska k£^it

STICHEL : German Turkish

m hakkäk kalemi; minkaş
ei / dokunakli söz; i^nelerne Sh&arig (Hund) kisa ve sert tüylü ^n l. (emsig nähen od. sticken) gayretle dikiş dikmek veya el isleri yapmak
ßg. a) b-ni ignelemek; b-ne söz icirmek b) (gegenseitig) didismek

STICHFEILE : German Turkish

sican kuyrugu 9fest l. kilic ^ecmez
(unbesiegbar) maglup edilemez
(hiebund ^) (Behauptung) cürütülemez
flamme / l. uzun ve sivri alev; alev dili
(kleine Flamme) kücük alev; veyyöz 9haltig temeli sa^lam; cürütülemez; nicht — (Behauptung) esassiz
ling m zo. dikence baligi
probe/rasgele ahnmi^ numune; sondaj
säge / delik testeresi
tag m (e-r statistischen Erhebung) müsahede günü
waffc / batici siläh; dürtme silähl
wähl / balotaj
wort n l. (Losungswort) parola, modordr
(in e-m Nachschlagewerk) madde
Tft. replik; sich ct. in –cn notieren en mühim kelimeleri not etm.
Wortverzeichnis n s. Register
wunde/bicak yarasi

STICKARBEIT : German Turkish

s.
erei. 2en igne ile islemck; nakislamak; nakis (od. gergef) islemek; brode etm.; ^(^tfcki islemeli
er(in/) m islemeci
erei / isleme, nakiş el i^i; brode(-ri)
garn n nakis ipligi; ibrisim
gaze / kanava, kanavice
husten m s. Keuchhusten, ^ig l. bogucu, bunaltici
(Zimmer) havasi bozuk; halvet (hamam; mahslle kahvesi) gibi; havasiz
luft / bozuk hava
muster n isleme patronu
nadel/nakis i^nesi
rahmen m gergef, kasnak; auf dem ^ arbeiten kasnak islemek

STICKSTOFF : German Turkish

m ehem. azot, nitrojen
dünger m nitrojenli gübre 9haltig azotlu, nitrojenli

STIEBEN : German Turkish

l. (Funken) sacmak
(Flüssigkeit) toz halinde serpmek
(Menge) dagilmak, sacilme-k; s.a. davonstieben

STIEFBRUDER : German Turkish

m üvey kardes; üvey birader

STIEFEL : German Turkish

m l. cizme, bot, potin
(Pumpend) tulumba silin-diri
cizme scklinde cok büyük bardak; sich die ^ anziehen cizmelerini ayagina cekmek;
- tragen cizme giy-mek; Das sind doch zwei Paar ^! F ^p olur mu seker? e-n ordentlichen ~ vertragen können fig. F cok icki kaldir-mak; e-n ^ zusammenreden F sacmalamak, zirvalamak
absatz m cizme ökcesi
bürste / cizme fircasi
hose / cizmeik kisa pantalon
knecht m cekecek
leisten m cizme kalibi °n (beceriksizce veya hizli hizli) yürümek; gestiefelt cizmeli; — und gespornt giyinip kusanmis; yola koyulmaga (F: alesta) hazir
schaft m cizme koncu

STIEFELTERN : German Turkish

p/, üvey baba ve üvey ana

STIEFELWICHSE : German Turkish

kundura boyasi

STIEFGESCHWISTER : German Turkish

pl. üvey kardesler; ana bir baba ayn bzw. baba bir ana ayn kardesler
kind n \\. üvey cocuk
fig. ihmal edilen sahis veya nesne
mutter / l. üvey ana; analik
(böse) hain anne
(im Puppenspiel) cadaloz
mütterchen n bot. hercai menekse ~mütterHch üvey ana gibi;J-n ^ behandeln üvey eviät gibi tutmak; sefkatsiz-lik göstermek
onkel m üvey amca; amcalik
Schwester/ üvey kizkardeş
söhn m üvey ogul; emeksiz eviät
tochter / üvey kiz; emeksiz eviät
vater m üvey baba; babalik
Verwandtschaft / üveylik

STIEG : German Turkish

m s. Steig,
e / l. (Treppe) (dar) merdiven
z.va. yirmi adet
en.haus n binanin merdiven dairesi

STIEGLITZ : German Turkish

m 20 saka kusu

STIEL : German Turkish

m l. sap
(Griff) kol. kabza
äuge n:
n machen fig. gözleri dort acmak; hirsla bse bakmak
brille/fasamen; sapli gözlük
chen n sapeik, cöp
eiche / bot. bodur mese agaci; pelit (od. kaya) mesesi
gefäß n (für türk. Kaffee) cezve
hand.granate / mit. sapli el bombasi
stich m (Stickerei) burma

STIER : German Turkish

m l.
boga
(junger) tosun
astr. Boga, Sevir; den ^ bei den Hörnern packen flg. öküzü boynuzundan yakalamak; dalgayi basa aimak; bir ise cesaretle basla-mak 2en (auf, nach) bse dik dik bakmak
kämpf m boga güresi (od. dövüsü)
kämpfer m boga dögüscüsü (od. gürescisi). torero, toreador

STIESEL : German Turkish

m F cansikici ve nezaketsiz adam; dag ayisi

STIFT : German Turkish

(I) m l. civi spez. ince bassiz civi; techn. a. pin, ergo
(BrennQ, Nadel usw.) mil
(e-r Schnalle) toka dili
(Reißbrett) raptiye, pünez
(Ahle) kunduraci bizi
(BleiQ, Farb9 usw.) kalem
(VorsteckQ) techn. klavet
F (Lehrling) cirak

STIGMA : German Turkish

n l. (Kennzeichen) alämct; vasti mümeyyiz; belirti
(Brandmal) dag; namus lekesi
rel. Hazreti tsamn yara nisaneleri
bot. tepecik, istigmat
zo. istigmat, stigma; göz noktasi

STIIRZE : German Turkish

dial. l. (Deckel) kapak
(Glasglocke) fanus
(Schalltrschter) ses hunisi

STIL : German Turkish

m l. üslup, Stil, diksiyon
(Art) tarz, usul
(Lebensweise) yasayis tarzi; flüssiger ~ selis ifade tarzi; im großen ^ geniş ölcüde ein Gebäude im gotischen — Gotik tarzinda bir bina; In überlegenem ^ konnte Ferit seinen Gegner auf beide Schultern legen. (Ringen) Ferit, häkim bir oyunia tusla galip geldi.
blute / hum. gülunc ifade tarzi

STILETT : German Turkish

n kisa ensiz hancer

STILGEFÜHL : German Turkish

n üslup hassasiyeti 9gerecht l. üsluba uygun
(in gepflegtem Stil) mutena üsluplu °isieren l. kaleme almak; insa etm.
üsluplastirmak, stilize etm.
isierung / üsluplastirma, stilizasyon
ist m üslupcu, Stilist
istik/ ling. Stilistik; anlatibilim usulü insa Sistisch Stilistik; üslubu bcyana ait; üsluplu;
e Feinheiten pl. üsliip incelikleri; Diese Werk rechnet zu den
en Meisterleistungen des Französischen. Bu kitap, Franslzcanm en parlak üsluplu yazilanndan sayilir.
künde / Stilistik bilgisi
kunst/üslupculuk; raptikeläm