Germany To Turkish
STRUPPIG : German Turkish
l. dökük sacik; saclan taranmamis
(Hund) kaba tüylü
STRUWWELPETER : German Turkish
m dökük sacik cocuk
STRYCHNIN : German Turkish
n med., pharm. striknin
STRÄFLICH : German Turkish
l. s. strafbar.
(verwerflich) mücazata müstahak; merdut, mezmum
(unverzeihlich) affedilemez; mazur görülmez 9Hng m s. Strafgefangene. ^Hngs.kette / fr. pranga 91ings.kleidung / mahkumlara giydirilen elbise
STRÄHNE : German Turkish
l. (Garn9) yumak, tura, eile
(Haar9) percem; sac lülesi; bir tutam sac Qig kansik, intizamsiz
STRÄUBEN : German Turkish
(tr.) (Haare) ürpertmek, dimdik etm.; ayaga kaldirmak; sich ^ l. ürpermek, dimdik olm., kabarmak, ayaga kalkmak
(gegen et.) bse karsi durmak, muka-vemet etm., siddetle muhalefet etm.;yapmayacagimdiye dayatmak; direnmek
STRÖMEN : German Turkish
l. ca^laya caglaya akmak
(Regen) sa^anak ha-linde yagmur yagmak
(sich drängen) akm etm.; kütle halinde yigilmak
(Licht) yayilmak, intisar etm.; Der Schweiß strömte ihm von der Stirn. Alnindansipirsipirter damhyordu. Die Tränen strömten ihm nur so über das Gesicht. Gözleri acik kalmiş musluk gibi aklyordu. Alles strömte ins Freie. Herkes kirlara döküldü. Das Volk strömte auf die Straßen. Halk, yollara düstü. ° n seyelan, aki, sellenme
d:
er Regen bardaktan bosanir gibi yagan yagmur
STRÖMUNG : German Turkish
l, akinti, cereyan, sirlagan
fig. cereyan, tema-yül, tandans, hareket
S.Verhältnisse pl.: Er kennt die
e nicht. Sulan bilmiyor
STUBBEN : German Turkish
m omaca
STUBE : German Turkish
l. oda
mit. kogus
STUBENÄLTESTE : German Turkish
m mil. kogus kidemlisi
arrest m a. mit. oda hapsi
färbe / soluk beniz
fliege / zo. ev sinegi; kara-sinek
gelehrsamkeit / pej. oda allämeligi
gelehrte m pej. nazariyatci alim; alläme, mütebahhir
hocker m evinden disan cikmayan; kül kedisi
kamcrad m mil. ko^us arkadasi
mädchen n ortalik hizmetcisi; hizmetci kiz
maier m dekoratör, nakkas 2rein (Haustier) evi pisletmeyen
STUCK : German Turkish
m mermer siva; alci kabartma; siva harci; yalanci mermer
STUDENTEN : German Turkish
m yüksek okul ögrencisi; üniversiteli
en.-blume / bot. ölü cicegi
en.heim n ögrenci yurdu
en.ver-bindung/üniversiteliler birligi 9isch üniversitelilere mah-sus
STUDIE : German Turkish
l. tetkik, tetebbu, inceleme, arastirma, calisma, etüt
(Entwurf) kabataslak
STUDIENASSESSOR : German Turkish
(in/) m lise ögretmen adayi
direktor(ln/) m l. ortaokul müdürü
lise müdür muavini
fahrt/tetkik gezintisi
freunden /) m tahsil arkadasi
gang m tahsil (gidisi)
gebühr / tahsil ücreti
jähre pl. tahsil seneleri; üniversite yillan
kommission / tetkik encümeni
rat m;
rätin / lise ögretmeni
referendar(in /) m stajyer lise ö^retmeni
reise / tetkik seyahati
STUDIEREN : German Turkish
l. tetkik etm., incelemek; arastirma yapmak; cahsmak, etüt etm., ögrenmek
(auf e-r Hochschule) yüksek tahsilini yapmak; tahsil görmek; yüksek okula (üniversiteye, akademiye) devam etm.; Er studiert Rechtswissenschaften in der Schweiz, tsvicrede hukuk yaplyor. ~ lassen yüksek okula göndermek
t okumus; yüksek tahsil görmüş ^ze^t/(im Internat) etüt 9zimmer n calisma odasi
STUDIKER : German Turkish
m hum. F s. Student
STUDIO : German Turkish
n stüdyo
bühne / Th. tatbikat sahnesi
STUDIUM : German Turkish
n tetkik, incele(n)me, arastirma; (an e-r Hochschule) tahsil
STUFE : German Turkish
l. (TreppenQ) basamak, ayak
(Grad) derece, kademe, radde, kerte, had, perese
(tiefer Grad) dereke
(Rang) rütbe, paye, mertebe, asama
(Entwicklungs2) merhale
(Niveau) seviye Qn derecelendirmek, kademe-lendirmek
STUFENARTIG : German Turkish
;
förmig kademeli; kademe seklinde ^barren m (Turngerät) bar asimetrik 9folge /; ^gang m l. sira, sil-sile, teselsül, tevali
stil. tedric, kerteleme, tensik 91elter/ l. duz basamakli el merdiveni
fig. iskala. sil-sile(-i meratip) 2schalter m el. kademeli anahtar
weise derece derece; tedricen; tedrici olarak; kademe kademe
STUHL : German Turkish
m l. sandalye, iskemle
(Sessel) koltuk
(Amt) makam, kürsü
(Web2) tezgäh
(Exkremente) me-vaddi gaita; necaset, kazurat, diski
s.
gang. der Heilige ^ Papalik makami; j-m den ^ vor die Tür setzen flg. b-ni kapi disan etm.; bohcasim koltuguna vermek; Er hat mir noch nicht einmal e-n ^ angeboten. Beni oturtmadi bile. Beni ayakta tuttu. sich zwischen zwei Stühle setzen fig. iki cami arasmda beynamaz gibt kalmak
drang m disan cikma ihtiyaci; sikisma
gang m disan cikma; defi hacet (od. tabil); büyük aptes; ~ haben barsaklan bosaltmak; keinen ^ haben kabzolmak; inkibaza ugramak; peklik cekmek; weicher ^ liynet, yumusaklik
lehne / sandalye arkahgi
zwang m med. tenezm, eprent
STUKA : German Turkish
s. Sturzkampfflugzeug;
angriff m mit. baş asagi bom-bardiman usulü; pike ile taarruz; pike taarruzu
verbände pl. mil. Stuka tesekkülleri
STUKKATEUR : German Turkish
m kartonpiyerci, kalemkär
ur/alci kabartma isleri; kartonpiyer; siva isi
STULLE : German Turkish
(nordd. spez. Berlin) tereyagh ekmek; sandvic
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani