Germany
SCHÖN : German Turkish
l. güzel, dilber, zarif
(gut) iyi, hoş, yahşi
(groö) büyük
(stattlich) gösterişli, empozan, heybetli
(prach-tig) muhteşem, mükemmel
iron. nahoş
(als Ant-wort) Peki! Kabul! Tamam! Olur! (Adv.) F pek, çok; die Qen dilberler; das
e Geschlecht cinsi latif; die
e Hand Ki. sağ el; die
en Künste pl. güzel sanatlar;
e Literatür edebiyat; e-s
en Tages günün birinde; ~ gewachsen yakışıklı; boyu boşu yerinde; endamlı; (Madchen) fidan boylu; Ach wie ^f Ooh, kekah! Gel keyfim gel! ~, aber
.. Güzel ama
.
; Es war selır ^ (auf dem Fest). iyi vakit geçirdik,
er Herr F spött. cici bey; N a ~, du solist deinen Willen haben! Haydi senin dediğin olsun! j-m
e Augen machen fingir fingir etm.; fıkırdamak; flört (od. kur) yapmak; Das ist j a noch
er! iron. Aşkolsun! ßir bu eksikli! die blaue Stunde, welche die Abende in Ankara so unvergleichiich ^ macht Ankara akşamların^ benzersiz tatlıhğını veren mavi saat; Auch der
ste Tag geht einmal zu Ende. Auch das Qe mup sterben. Hangi gün vardır ki akşam olmasın! Spr.; aufs
ste schmücken süsleyip püsle-mek; Jetzt hat man den
en ßaum umgehauen; das ist doch jammerschade! Güzelim ağacı kestiler, ne yazık! sein ach so
es Framösisch (spött.) o iiüzelim Fransızcası; Da haberi Sie ja et. Qes angesiellt! iron. Gördünüz mü yediğiniz haltı?
SCHÖNFARBEN : German Turkish
fiğ. durumu olduğundan güzel göstermek °ge\\st m edebiyat meraklısı
geistig l. edebiyata ait
(asthetisch) estetik Oheit / l. güzellik, hoşluk, yahşilik; (e-r Frau a.) yosmalık
(P.) güzel kadın; afet, hasna, dilber, bote; gefeierte — dünya güzeli; sich in seiner ganzen ~ zeigen bşin yüzü açılmak
SCHÖNHEITSSCHIRURG : German Turkish
m vizajist; estetik operatör
tenler m l. bedeni kusur
(e-r S.) ufak kusur; şekil hatası
fleck m ben
gefühl n l. güzellik duygusu
(Gescbmack) zevkiselim; gusto
koniğin/güzellik kraliçesi
konkur-renz/güzellik müsabakası
mittel n kozmetik
pflaster-chen n güzellik beni; yapma ben
pflege / kozmetik
reparaturen pl. (im Haus) zevk ve süs masrafları
salon m güzellik enstitüsü; enstitü do bote
sinn m s.
gefühl
SCHÖNMACHEN : German Turkish
F l. güzelleştirmek, süslemek
(Hund, seit. Katze) susta (od. salta) durmak; sich ^ (Frau) süslenmek; büyük tuvalet yapmak 2malve / bot. sarı hatmi; ebutaylun, talyon °redner m l. güzel konuşan adam
pej. ukala hatip; lakırdıcı
(Schmeichier) dalkavuk, mütebasbıs ^schreiben n hüsnühat, hattatlık, kaligrafi; güzel yazı sanatı ^tue^ m komplimancı; kur yapan 9tuerei/komplimancılık, kur-tun l. (schmeicheln) yüze gülmek; göze girmeğe çalışmak
(den Hof machen) komplimancılık (od. kur) yapmak
tatlı dil döke-rek kandırmağa çalışmak
SCHÖPFBRUNNEN : German Turkish
m dolaplı bostan kuyusu
eimer m kuyu kovası °en l. su çekmek
(leer bzw. voli) boşaltmak bzw. doldurmak
(Atem) nefes (od. hava) almak
(Argvvohn) şüphelenmek
(Hoffnung) ümitlenmek
(Mut) cesaretlenmek
(m. dem Löffel) kaşıklamak; (verteilen) kotarmak
(gewinnen) almak
SCHÖPFER : German Turkish
l. (gro&er Löffel) kepçe
(Urheber, Gott) kurucu. yaratıcı, bani, halik, bari, mübdi; Yaradan, Hallak; der ^ dieses Kunstwerks bu eseri yaratan sanatçı 2isch yaratıcı, mübdi, kurucu, konstrüktif;
es Talent kariha; (istidadı ibdakarane);
e Phantasie küşayişi efkar
kraft/ yaratıcılık; kudreti fatıra; ibda kabiliyeti
SCHÖßLING : German Turkish
m filiz, fidan, sürgün; (am Baum) şivgın;
e trei-ben filizlenmek; filiz sürmek
SCHÜCHTERN : German Turkish
l. cekingen, sikilgan, mahcup, utangac
(ängstlich) korkak, ürkek, yüreksiz, cesaretsiz
(befangen) tutuk
(zaghaft) kiz gibi; mahviyetli; ^ ist er ja gar nicht! iron. Bu adamin sikilmasi yok
SCHÜLER : German Turkish
m l. talebe, ögrenci, mektepli
(älterer, m. Schnurrbart) Seh. dede
(Jünger) cömez, sakirt, tilmiz, mürit, havari; ein Internat für vierzig ^ kirk mevcutlu bir yatili pansiyon
austausch m (internationaler) ögrenci mübadelesi
heim n talebe yurdu; pansiyon
in / kiz talebe (od. ögrenci)
mutze / kep
SCHÜREISEN : German Turkish
n ocak demiri; öicer, karagi ^en l. (Feuer) atesi kanstirmak
fig. alevlendirmek, tahrik etm.; den Streit ~ yangina körükle (od. kazma kürekle) gitmek; kavgayi körüklemek
SCHÜRFEN : German Turkish
l. (nach Erz usw.) ara(stir)mak; sondaj yapmak
(die Haut) deriyi siyirmak
fig. incelemek 2kübel.-raupe/(beim Straßenbau) motoskreyper 2ung/l. sondaj
siynk
SCHÜRHAKEN : German Turkish
s. Schüreisen
SCHÜRZE : German Turkish
l. önlük, prostela, gögüslük; (e-r Bedienerin fl.) tabliye
F kadin; jeder ^ nachlaufen her kadinin pesine takilmak; zamparank etm. ^n l. sivamak
(Knoten) dügüm baglamak
n.band n önlük bagi
n.jäger m capkin, ucan, zampara, hovarda; kadin avcisi (od. düskünü); märt kedisi; V: kusagi (od. uckuruna) gevsek
SCHÜSSEL : German Turkish
sahan, käse, canak, güvec, kap; e-e ^ voll Kartoffelbrei bir sahan lik patates püresi
SCHÜTTE : German Turkish
saman destesi
SCHÜTTELFROST : German Turkish
m nöbet titremesi
krampt m med. ihtiläc, konvülsiyon ^n sarsmak, sallamak, calka(la)mak, cirp-mak, silk(ele)mek, titretmek, irgalamak, tartaklamak; sich ^ l. (vor Ekel) nefret duymak
(vor Lachen) gül-meden katilmak
sallanmak, silkinmek
(Hund. Vogel) silkismek; j-m die Hand ^ b-nin elini sikmak; den Kopf ^ hayir diye basini sallamak; sich die Hände — (bei Ab-schluß e-s Kaufgeschäfts) ellesmek; den Baum ~ agaci silkmek; et. aus dem Ärmel ^ fig. bsi kolayca yapiver-mek
SCHÜTTEN : German Turkish
dökmek, akitmak, bosaltmak; Es schüttet. Bar-daktan bosamrcasina yagmur yaglyor. Yagmur bosam-yor
SCHÜTTER : German Turkish
:
es Haar seyrek sac
n titremek, sarsilmak
SCHÜTZ : German Turkish
l. m (va. für Schütze)
n su bendi kapisi; savak kapagi
SCHÜTZE : German Turkish
m (va.a. Schütz) l. nisanci, avci
mit. piyade eri
astr. Yay, Kavis, Rami
(Bogen2) okcu, kemankes, tirendaz
(Sport) a) vurucu, atlci b) (Tor0) Fb. sut ceken; gol yapan
n m (Weberschiffchen) mekik ^n l. himaye (siyanet, vikaye) etm., korumak; b-ne siper olm.
(verteidigen) müdafaa etm.
(bewahren^ muhafaza etm., saklamak; bsi sakinmak; b-ne arka olm.; esirge-mek
(Wasser) biriktirmek, seddetmek; sich ^ l. siper altina girmek
(gegen et.) bsden sakinmak
(vor et.) bsden korunmak, tahaffuz etm.; geschützt: gesetzlich ^ kanunen mahfuz; kanunun himayesinde; Hier ist man gegen Wind ^. Rüzgär buraya vurmuyor. ^nd:
es Dach banndiran damalti; seine
e Hand über j-n halten tesahup ve iltizam etm.; iltimas ve tavsiye etm.
n.fest n aficilar egiencesi
n.teuer n mil. avci (od. piyatie) atesi Schutzengel m koruyucu meiek; meleküssiyane
SCHÜTZENGILDE : German Turkish
atlcilar kulübü
graben m mil. avci hen-degi
grabenfleber n med. siper hummasi
kette / s.
linie.
kompanie / mil. piyade bölü^ü
könig m atlcilik sampi-yonu
Unie / mil. avci hatti
loch n avci (od. boy) cukuru
schnür / nisanci kordonu
SCHÜTZLING : German Turkish
m mahmi, catkin, mültemes, müntesip, gözde
SCHÜTZT UNSERE HEILPFLANZEN : German Turkish
(German Youth Slang
German) Aufkleber der Legalisierungsbefürworter
SCILICET : German Turkish
(Abk. seil.) iyice anlamak icin sunu bilmeli ki; yani, tabi!
SCLÝLAMPAMPEN : German Turkish
F zevk ve sefa. içinde yaşamak; malım mülkünü israf etm
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani