Germany
SEELENHEIL : German Turkish
n necat, kurtulus, selamet. für das ~ deiner Toten! ( Bettlerformel) ölmüslerinin canı icin!
SEELENHIRT : German Turkish
m papaz, imam
SEELENKÜNDE : German Turkish
f ruhiyat, psikoloji
ANGREIFBAR : German Turkish
l. iizerine hücum olunabilir; tecavüz edilebilir
(Behauptung) kabili itiraz
en l. saldirmak, salmak; hiicum (taarruz, tecavüz) etm.
(sich stürzen auf) b-ne ciillanmak; üstüne atlimak
(packen) tutmak, almak, yakalarnak
(anpöbeln) satasmak, catmak, zifoslamak. musallat olm.; dokunmak; el sürmek
(blitzschnell) spez. Fb. atake etm.
(unternehmen) (bir ise) tesebbüs etm., girismek
(körperlich schwächen) zayiflatmak, kuvvetten düsürmek
(schädlich wirken) etki (tesir) etm., dokunmak, bozmak, sarsmak, asindirmak, yemek, harap etm.
(Vorräte) bse el koymak
(Kasse, Fir mengelder usw.) yagma etm.
(seelisch) tesir etm., rikkate getirmek
(m. dem Messer, Dolch usw.) bicaklamak, hancerlemek; sich ~ l. s. sich anfühlen
(gegenseitig) didismek; Schlechte Seife greift die Haut an. Fcna sabunlar deriyi bozar. Der Bär greift den Menschen an. Ayi insana salar. Eisen wird von Wasser angegriffen. Demir, sudan müteessir olur. Säuren greifen Metalle an. Asitler madenlere saldinr. Wer Pech angreift, besudelt sich. Spr. (yirkeie ta§ atma, üstüne sicrar. Spf. ^er(in/) m taarruzcu, miitaarriz, mütecaviz, saldirgan, hücumcu
ANGRENZEN : German Turkish
hemhudut (od. sinirdas) olm.
d komsu, hemhu- dut, smirdas, bitisik, muttasi!
ANGRIFF : German Turkish
m l. hucum, taarruz, tecavüz, saldin(m)
(ungestümer) atliis, hamle, saviet
(unerwarteter) baskin
(tätlicher)
/ur. müessir fiil
Fb. atak; ~ ist die beste Verteidigung, Baskir. basanm, av vuranm. Spr.; et. in ~ neh- men bse tesebbüs (tevessül) etm.; koyulmak, girismek; bsi ele almak; zum ~ blasen hücum borusu calmak; (-;; ~ stoppen Fb. bir akim durdurmak; zum ~ übergehen taarruza gecmek
s.betehl m taarruz emri
s.krieg m taarruzi (tecavüzi) harp 2s.lustig (stichelnd) didisken, takilgan
s.punkt m phys. uygulama (tatbik, tesir, etki) noktasi
S.Unternehmen n taarruz tesebbüsu
s.ziel « taaruz hedefi; tecavüzi hedef
ANGRINSEN : German Turkish
sintarak bakmak
ANGST : German Turkish
f l. korku, endişe, perva, merak
(abergläubische) haşyet
(Argwohn) kuşku, vesvese
(Besorgnis) üzüntü
(lähmende) yılgınlık
(plötzliche) ürküntü
(Beklemmung) ıstırap, sıkıntı; ^ haben l. korkmak, yılmak, ürkmek
(um) üstüne titremek
(um sein eigenes Leben) hayatını tehlikede görmek; başından korkmak: ~ bekommen içine korkular dolmak; b-nin canı oynamak; korku almak; kocunmak; es mit der ~ zu tun bekommen yüregi agzına gelmek; işkillenmek: j-m ~ machen F b-ni korkutmak; in ~ und Aufregung versetzen ortalığı telaşa vermek; Alle wurden von ~ ergriffen. Ortalığı bir korkudur aldı. j-m
einjagen b-ne korku vermek; b-nin yüreğini oynatmak (od. hoplatmak); die ~, krank zu werden hastalık korkusu; ~ vor Einbrechern hırsız korkusu; ~ um das eigene Leben bas korkusu; ~ und Schrekken verbreiten titretmek; ~ macht Beine. Korku dağları bekler. Mir ist ~ und bange. Fazla endişeleniyorum
ANGSTGEFÜHL : German Turkish
n (Beklemmung) sıkıntı hissi; bunalma
ANGSTGESCHREI : German Turkish
n acı sesleri
ANGSTHASE : German Turkish
m fig. tabansız; tavşan yürekli; ödlek V: tırakalı, ökçesiz
ANGSTRNEIER : German Turkish
m F yürck Sel.Tlik. s.a.
/läse.
neurose / med. havf, fobya, fobi rühre/ tium. silindir sapka
ruf m aci ses
schweiß m: kailer ~ ölüm teri Svoli endiseli, merakli, korkulu, mustarip; Actv. korku, endise ile
ANGSTROM : German Turkish
n.pr. Angstrüm
einheit/angstiöm
ANGUCKEN : German Turkish
F s. ansehen: anschauen
ANGULAR : German Turkish
zavfyeli, acill, köseli
ANGÄHNEN : German Turkish
l. karsismda esneinek
/ig. bosluk (perisanllk v. s.) tcsirin; yapmak
ANGÄNGIG : German Turkish
l. (möglich) miilikün, kal-i;, o!agan
(zulässig) caiz
ANHABEN : German Turkish
(Kleidung) tasiniak; üzerindp ohTi., giyimli olm.; jm. et. ~ wollen b-ne garez baglamak; fenalik yapniak niyetindc olm.;
m et. ~ können a) (schaden) zarar verc- biimck; hale! getirebilmek b) sucunu ispat etm. Man kann ihm nichts ~. Ona bir sey yapilamaz
ANHAFTEN : German Turkish
yapisik kalmak; Es haftet immer noch et. an. Dairna bir iz kalir. –d l. yapisik, müläsik, merbut
(in- härent) ickin, indiniacl
ANHAKEN : German Turkish
l. (aufhängen) (cengele) takinak
(kennzeichnen) isaret koymak; mimlemek
(beim Kollationieren) pu- vantaj yapmak
ANHALT : German Turkish
m l. ipucu
(Stutze) mesnet, destek, dayak, istinat (noktası)
(Verweilen) seil. durak
ANHALTEN : German Turkish
tr. l. (Flüchtling) durdurmak, tevkif etm., tutmak
(beschlagnahmen) müsadere etm., zaptetmek
(j-n zu et.) (j-in dringend nahdegen) teşvik, tembih etm.
(Ton) uzatmak
(Atem) ıkınmak; intr. l. (e-e Pause machen) tevakkuf etm.; ara vermek; durmak; stop etm.
(dauern) devam etm.
(um ein Mädchen) a) bir kızın desti izdivacını talep etm. (va.); bir kıza talip olm.; bir kızı istemek b) (für e-n anderen) bir kıza dünür düşmek
(um e-e Stelle) (z.va.) bir yere tayinini istemek
(naut. Kommando! Stoper! sich ~ (an) bşe tutunmak, sarılmak
ANHALTEND : German Turkish
l. (dauernd) sürekli, devamlı, fasılasız; phys.a. beslenen, sönümsüz
(beharrlich) ısrarla, musirrane
(Feuer) mil. besili ateş; lang
er Beifall sürekli alkışlar; nicht lange
er Wind yanık rüzgär
ANHALTER : German Turkish
m otostopçu; per ~ (fahren) otostop yaparak (od. usuliyle)
ANHALTESEIL : German Turkish
n (am Bug) naut. baş yoması; pruva palamarı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani