Germany
ANKRALLEN : German Turkish
tr.F b-ne laf atarak bsi istemek; sich ~ l. tirnak ilistirmek
flg. var kuvvetiyle takilmak, sarilmak
ANKRATZEN : German Turkish
tirmalayarak hafifce zedelemek; s.a. angekratzt
ANKREIDEN : German Turkish
l. tehesirle isaret koymak
fig. (j-m et.) a) (übelnehmen) hesabina katmak; suc isnat etm.; kin bes- lemek b) (Rache nehmen für) intikamini almak
ANKREIS : German Turkish
m math. dis daire; haricen mümas daire
ANKREUZEN : German Turkish
l. isaretlemek
naui. rüzgär karsisina gitmek
ANKRIECHEN : German Turkish
yerde sürtünerek yaklasmak; tr. (Kälte, Angst) b-ni almak; angekrochen kommen l. (Hund) kuyrugunu kisarak yaklasmak
ßg.pej. tabasbusla bir ricada bulunmak; b-ne sürtünmek
ANKRIEGEN : German Turkish
(Stiefel usw.) giymege muvaffak olm
ANKUNFT : German Turkish
van;, muvasalat, tesrif; sofort nach seiner ~ ayaginin toziyle; ~ "l Berlin Berline muvasalat
ANKUPPELN : German Turkish
s. ankoppeln
ANKURBELN : German Turkish
l. (Motor) harekete getirmek
flg. tesvik etm., canlandrmak ~ung/; ~ der Industrie tesviki sanayi
ANKYLOSE : German Turkish
med. ankiloz; iltisaki mafsal
ANKÄMPFEN : German Turkish
(gegen) bse karsi mücadele ctm
ANKÖMMLING : German Turkish
m l. yeni gelen
yeni dogan (cocuk)
ANKÖNNEN : German Turkish
(gegen) F b-ne, bse karsi bsi yapabilmek
ANKÜNDIGEN : German Turkish
l. evvelden bildirmek, haber vermek; ihbar (teblig, beyan, isar) etm.
(Gutes) müjdelemek
(Ra-dio) anonse etm.; sich ~ l. (P.! kendisinin gelecegini bildirrnek
(S.) husule gelecegini sczdirmek
ANLACHEN : German Turkish
l. gülerck bakmak; yüzüne gülmek
fig. (Obst usw.) yüzüne gülmek; istah acmak
(Himmel) parlamak
sich j-n ~ F flirt ederek ask münasebetine girmek
ANLAGE : German Turkish
l. (Kapital) yatinm, envestisman, plasman
(-kapital) sermaye, resülmal, anamal
(Einrichtung) kurulus, tesis, insa, tertibat
(Betriebs9) fabrika, kombina; insaat tezgähl
(Grün9) bahce, park gibi yesillik saha
(Entwurf) taslak, plan, tertip
(Herstellung) imal
(Entwicklungskeim) tohum özü
(Fähigkeit, Disposition) istidat, cevher. ehliyet, kabiliyet
(Nei- gung) meyil
(Talent) mevhibe(-i ilähiye)
(zu e-m Brief usw.) ek; i/l der ~ ilisik olarak; leffeil
ANLAGERN : German Turkish
s. anschwemmen
ANLANGEN : German Turkish
intr. (ankommen) vasil olm.; gelmek, varmak; tr. l. (betreffen) ait (taalluku) olm.
(berühren) ellemek; el sürmek; dokunmak was
.. anlangt gelince; Wie wir so plauderten, waren wir mit e-m Male an seinem Haus angelangt. Konusa konusa evini bulmusuz
ANLASSEN : German Turkish
l. (Kleider) üstünden cikarmamak
(Licht) söndürmemek
(Gas) kesmemek
(Radio) kapamamak
(Motor) harekete getirmek; isletmek
(Maschine) isletmek
(Stahl) isitmak, yumusatmak
(j-n hart ~) hortzort etm.; payiamak, cikismak
(Wasser) su akitmak; sich ~ l.
.. gibi görünmek; manzara arz etm.
(gut) iyi baslamak; iyi bir sekil almak ~er m techn. hareket tertibati; Starter, mars ~er.motor m mars motorü
ANLASTEN : German Turkish
ir suc isnat etm., yüklemek
ANLATSCHEN : German Turkish
: angelatscht kommen F bacagini sürte sürte gelmek
ANLAUT : German Turkish
m l. (zum Angriff) hamle
(Schwung) hiz
(Laufen) kosu
(Angriff) hücum, saviet
(e-r Maschine) islemeye baslamasi; e-n ~ nehmen l. hiz almak, pertav etm.
ßg. bsi denemek; im ersten ~ ilk hamlede; in schnellem ~ kosar adimia; °en intr. l. (zum Sprung) hiz almak, pertav etm.
(Empfang finden) F muamele edilmek
(rot) kizarmak; hindi gibi kabarmak
(bläulich) (geprellte Stelle) gögermek, morarmak; vücudun bir yerine kan oturmak
(sich trüben) biigulanmak, donuklasmak; parlakligi gitmek
(beschlagen; Brille) buzlanmak
(Metalle durch Hitze) rengi degismek
(an- wachsen) artmak, fazialasmak
(anschwellen) sismek, kabarmak
(Kosten) baiig olm., cikmak
(beginnen) baslamak
(gegen et.) a) bse karsi durmak b) (angreifen) bse hücum etm. c) (anprallen) bse carpmak; ange- laufen kommen kosa kosa gelmek; Jeder kam angelaufen Herkes basima üstü. tr. (e-n Hafen) limana ugramak; iskeleyi tutrn.ak
zeit/hazirlanma mnddeti
ANLAß : German Turkish
m l. vesile
(Gelegenheit) firsat
(Vorwand) bahane
(Grund) sebep, sebebiyet
(Veranlassung) mucip, saik, güdü
(Zusammenhang) münasebet; ~ geben (zu) l. kapi acmak; yer vermek; sebebiyet vermek; canak ac- mak; sebcp olm.
(zu Gerede) lakirdi kaldirmak; Es besteht nicht der geringste ~. Fol yok yumurta yok. aus ~ (m.Gen.) dolayisiyle, münasebetiyle; aus gegebenem ~ görülen lüzum üzerine; ein Kind, das bei jedem ~ gleich weint vara yoga agiayan cocuk; bei diesem ~ bu vesile ile; bilvesile; ohne allen ~ mucip hiç bir sebep olmaksizin; sebebi yokken; sebepsiz; Das gibt zu Verwechslungen ~. Bu, iltibaslan davet etmektedir. et. zum ~ nehmen bsi vesile etm
ANLAßLIEBEL : German Turkish
m hareket kolu
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani