Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
FILMUNTERNEHMER : German Turkish

m emprezaryo

FILMVERLEIH : German Turkish

m dagitim; dagitim evi

FILMVERLEIHER : German Turkish

m dağitimci, distribütör

FILMVERZEICHNIS : German Turkish

n filmografi

FILMVORFÜHRER : German Turkish

m filim gösteren; sinema operatörü

FILMVORFÜHRUNG : German Turkish

f sinema seansi

FILMVORSCHAU : German Turkish

f treyler; tanitma filmi

FILMWEIT : German Turkish

f filimcilik, sinemacilik

FILMWESEN : German Turkish

n filimcilik

FILMWISSENSCHAFT : German Turkish

f filmolöji

FILMWOCHE : German Turkish

f filim festivali

FILMZEITSCHRIFT : German Turkish

f sinema dergisi

FILMÜBERSIEHT : German Turkish

f sinopsis

FILOU : German Turkish

m hum. dolandinci, trisör, hilekär, hafifmesrep Filter m,n\\. süzgec, süzgü, filtre
(spez. am Wasserhahn) süzek
phot. ekran
anläge / filtre tesisi ^n s. filtrieren
papier n filtre kägidi
tonkrug m gargar
Zigarette /filtreli sigara

FILTRAT : German Turkish

n süzüntü
ier.apparat m filtre; filtre aleti 2ieren süz-mek; süzgecten gecirmek; filtre etm.
ier.tuch n süzgec bezi

FILZ : German Turkish

m l. aba, kece, fötr
fig. (Geizhals) F hasis, pinti, cimri Qen (tr.) l. kece imal etm.
F (durchsuchen) üzerini aramak; üstünü yoklamak; (intr.) l. (sich ver filzen) kecelesmek
seit. (geizig sein) pintilik etm.
dichtung / kece conta
hut m fötr sapka 2ig l. keceli
s. Filz (2)
klette/frof. pitrak dikeni(od.otu);dulavrat-otu, arakiton, kalabak
laus / kasikbiti; ane biti; V: am biti
mutze / keceküläh
ring m kece halka
tuen n aba, barak

FIMMEL : German Turkish

m l. (leichte Verrücktheit) hafif delilik, kaciklik
(Besessenheit) iptilä, düskünlük

FINALE : German Turkish

n (mus., Sport) final
ismus m phil. finalizm, erek-cilik, gaiye
ist m (Sport) finalist
ität / phil. finalite. ereklik
satz m gr. kasit cümlesi

FINANZ : German Turkish

maliye, finans
amt n defterdarlik; maliye tahsil subesi; mal*müdürlügü
aristokratie/büyük sermayedar-lar
beamte m maliye memuru
direktor m l. (e-s türk. Wilayets) defterdar
(e-s türk. Distrikts) mal müdürü 9iell malt, maica, akcali, finansal;
en Schaden verursachen keseye dokunmak 9ieren finanse etm. ierung / finansman
jähr n malt yil-kasse/mal sandigi
krise / mali buhran
läge / mall durum
mann m l. maliyeci
(Kapitalist) sermayedar, finansiye
minister m Maliye Bakam (Vekili, Nazin)
ministerium n Maliye Bakanligi (Vekäleti, Nezareti)
wesen n maliyecilik

FINDELHAUS : German Turkish

n terk edilen cocuklara mahsus yetimhane; metruk cocuklar yurdu
kind n terk edilen cocuk; dial. buluntu; va. melkut

FINDEN : German Turkish

l. bulmak
(antreffen) b-ne rastgelmek, tesadüf etm.
(schließlich doch noch ^) bulup bulusturmak; kavu§mak; Er hat noch keine Arbeit ^ können. Daha bir is tutamadi. Ich weiß nicht, was Sie an ihm fbzw. daran) ^. l. Neden hosunuza gittigini bir türlü anlayamlyorum.
Onda ne kusur buldugunuzu pek anlayamlyorum. sich
l. (P.) bulusmak
(S.) bulunmak
(in et.) bse uy-mak, tahammül etm.; boyun egmek; Dos wird sich schon alles ~/ Hep yoluna girecek! gefunden: Das war ein
es Fressen für ihn. F Ekme^ine yag sürüldü. 9er(in /) m bulan; jur. lukatayi bulan kimse 9erlohn m bulup geti-rene verilefl mükäfat
ig l. (geschickt) mahir, becerikli, marifetli
(einfallsreich) icatci, kurnaz ^llng m l. s. Findelkind
geol. avare blök; sapkin kaya

FINGER : German Turkish

m parmak; den
~ heben (bei Wortmeldung od. Abstimmung) parmak kaldirmak; keinen ^ ruhren (od. F: krumm machen) parmagini bile oynatmamak; hie mi hie yardim etmemek; der kleine ^ serceparmak; kücük par-mak; Mein kleiner ~ hat es mir gesagt. Karga bana söy-ledi. Reicht man ihm den kleinen ~. will er gleich die ganze Hand. Yüz verince astanni da ister. (Spr.); die ~ von et. lassen l. bse el sürmemek
bse parmagini sokmamak; bir isten vazgecmek; bsden elini yüzünü yikamak; Laß die ~ davon! (,ekiver kuyru^unu! Bu sevdadan vazgecl Er hat sich die ^ wund gearbeitet. Tirnagi döküldü. seine ^ in et. haben b nin bir iste methali olm.; methaldar olm.; Er hat überall seine ^ drin. Hangi tasi kaldirsan, altindan cikar. sich die ~ verbrennen fig. agzi (od. cani) yanmak; basi nära yanmak; boyunun ölcüsünü almak; okkanin altina girmek; Soll er sich halt die ~ verbrennen (seil. wenn er schon nicht hören will)! Ne hali varsa gör-sün! den ^ auf et. legen fig. bse parmak basmak; am ~ lutschen parmagi emmek, sormak; an den
n rechnen parmak hesabi yapmak; j-m auf die ~ sehen l. seit. b nin yazdigma gizlice nazar atmak
fig. b-ni pek yakmdan nezaret altinda bulundurmak; sich et. aus den
n saugen uydurmak, düzmek; karnindan söylemek; j-m durch die ^ sehen b-nin kabahatlanna karsi göz yummak; mit langen, gleichmäßigen
n kalem parmakli; mit zwei
n nehmen cimdiklemek; was ihm unter die ~ kommt eline ne gecerse

FINGERABDRUCK : German Turkish

m parmak izi; mittels ~ unterzeichnen (Analphabet) bse parmak basmak

FINGERABDRUCKVERFAHREN : German Turkish

n daktiloskopi

FINGERBREIT : German Turkish

parmak kalınliginda; Fingerbreit m: (um) keinen ~ zerre kadar (etmemek); Den Stock muß man zwei ~ kürzen. Değneği iki parmak kisaltmali