Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
FLEISCHWUNDE : German Turkish

f hafif yara

FLEISCHWÄRZCHEN : German Turkish

n etcik, lüheyme

FLEIß : German Turkish

m l. caliskanlik. gayret, emek, ikdam 2 (Sorgfalt) ihtimam, özen, itina 3 (e r Frau) hamaratlik
(Beharrlichkeit) israr, sebat; viel ~ verwenden (auf) bs icin cok gayret sarf etm.; "zrt ^ kastiyle, mahsus; iyi vardim da (yapmadim); Ohne ^ kein Preis! Spr. Zahmetsiz bal yenmez. Spr. Lokma cignemeyince yutulmaz. Spr. 9ig l. caliskan, gayretli, mukdim
(sorgfältig) itinali, ihti-mamli, özenli
(Frau) etegi belinde; hamarat
(Besucher) müdavim; (Adv.) sik sik; °es Lieschen bot. yalan ebegümeci; ^ arbeiten (in Druckerei) kumpas sallamak

FLEKTIERBAR : German Turkish

cekimlenebilir, bükünlü
en cekimlemek, tasrif etm. –end (Sprache) insirafl, teksirl, tasrifl. munsarif, bükünlü, bükülgen, cekimli

FLENNEN : German Turkish

pej. agiamsamak; zir zir agiamak

FLETSCHEN : German Turkish

: die Zähne ^ dislerini göstermek (od. gicirdatmak)

FLEXIBEL : German Turkish

egilir, bükülür, supl, fleksibi, yumusak ^on / cekim, tasrif, bükün, mükesserlik, tasriftlik, insiraf 2ons.endung / cekim eki; lahikai tasrinye 2ons.muster n cekim örnegi
visch tasrif?

FLEXOR : German Turkish

m an. büken, kabiza
M fgeol. fleksür

FLIBUSTIER : German Turkish

m bist. deniz korsani

FLICKARBEIT : German Turkish

l. yamalama
fig. kötü (od. yanm yamalak) is 9en l. (reparieren) tamir etm.
(Loch) gözemek
s. e-n Flicken einsetzen
(j-m et. am Zeug) b-ne ta§ atmak; kusur bilmek
en m yama, sifon; e-n ~ aufsetzen (einsetzen) yama vurmak; yama(la)mak
er(in /) m yamaci, örücü, tamirci
oper/mus. pastis Schneider;
schuster m dikici, yamaci, tamirci
werk n yamacilik nieder m bot. leylak 9farben; 2farbig leylak(-t), lila; eflatun renkli; eflatunt

FLIEGE : German Turkish

l.
sinek
(Barttracht) benek (od. sinek) sakal; bamteli
(Krawatte) F papiyon, fiyonga; spanische ^ a)
kuduz böce^i b) (blasenziehendes Pflaster) pehlivan yakisi; sich über die ~ an der Wand ärgern kildan nem kapmak; V: boku ile kavga etm.; wie die
n fallen sapir sapir dökülmek; In der Not frißt der Teufel n. Spr. De-nize düsen yilana sanlir. Spr. Zarurette teyemmüm caizdir. Spr. Zaruretler mahzurlan mubah kilar. Er tut keiner ^ etwas zuleide. Kanncayi incitmez. Kannca ez-mez. zwei
n mit e-r Klappe schlagen fig. bir tasla iki ku§ vurmak; bir atlp iki vurmak

FLIEGEN : German Turkish

^n (infr.) l. ucmak
(in die Luft) berhava olm.
(Fahne) dalgalanmak
(entlassen werden) F kapi disan olunmak; pasaportunu al mak
(am ganzen Körper) tir tir titremek
(auf j-n od. et.) cok cezp edilmek, ilgilendirilmek
(durchs Examen) F imtihanda muvaffak olmamak
(j-n um den Hals) boynuna atlimak; (/r.) l. ucakla nakletmek
(Flugzeug) idare etm.; in die Luft ^ lassen atmak, ucurmak, berhava etm.; Alle Vögel ~. Ksp. Uctuuctu. Dieses Flugzeug fliegt tausend Kilometer in der Stunde. Bu ucak saatte bin kilometre gider. Die gebratenen Tauben ~ e-m nicht in den Mund. Spr. Armut pis, a^zima düs, hi^ olur mu külfetsiz is? Spr.
n n ucma, ucakcilik fliegend:
er Händler seyyar satici; gezginci esnaf;
e Festung mil. ucar kale;
e Untertassen pl. ucan daireler;
es Lazarett mil. seyyar hastane;
er Hund (Fledermausart) zo. ucar köpek;
er Fisch zo. ucar-balik;
es Personal (Ggs. Bodenpersonal) ucucu personel;
e Hitze med. ate§ basma; mit
en Händen heyecania titreyen elleriylp

FLIEGENDRECK : German Turkish

m sinek pisligi
Tanger m l. sinek kägidi
zo. s.
Schnäpper, ferister n tel pencere; sineklik teli
ge-wicht n (Boxen) sinek siklet
klappe; klatsche / sinek raketi
köpf m typ. blokaj
made / sinek kurdu "pilz m cok zehirli bir mantann ismi
Schnäpper m zo. sinekcii kusu; sinekyutan
schrank m tel dolap
wedel m sineklik

FLIEGER : German Turkish

m ucakci, tayyareci, havaci, pilot, ucman
abwehr/ ucaksavar topcu; tayyare defütardi
alarm m hava teh-like isareti; alert
angriff m hava taarruzu anzug m ucakci kombinezonu
bombe / ucak-bombasi
dreß m s.
amiig,
ei / ucakcihk, havacilik
haube / ucakci bash§i
hörst m ucak yuvasi
in / kadin pilot; kadin ucakci
Offizier m ucak subayi
schule / hava okulu
tätigkeit / hava faaliyeti
verband m hava birligi

FLIEHEN : German Turkish

(intr.) l. kacmak, firar etm.
(zu j-m) b-ne iltica etm.; (tr.) (et.) bsden cekinmek
d:
es Kinn cekik cene;
€ Stirn basik ahn

FLIEHKRAFT : German Turkish

phys. santrifüj (merkezkac; haric anilmerkez) kuvvet

FLIESE : German Turkish

fayans, karofayans, cini, tugia;
n legen cini döse-mek
n.belag m karelaj

FLIEßARBEIT : German Turkish

f sürekli is

FLIEßBAND : German Turkish

n sürekli i§ bandi
bandarbeit / zincirleme usulü

FLIEßEN : German Turkish

l. akmak
(el. Strom) gecmek
(Blut) kan cikmak
(flüssig werden) sulanmak, erimek; Blut flöß ihm aus der Nase. Burnundan kan geldi. in Strömen ~ (Blut) dere gibi akmak; ins Meer ^ denize dökülmek
en n seyelän, sellenme, aki ~end l. akar, mayi, seyyal
(Sprache) selis, düzgün, akici; ~ her untersagen su gibi bilmek; ^ lesen bülbül gibi okumak
papier n papyebüvar; sünger kägidi
produktion / seri halinde imalat

FLIMMER : German Turkish

m l. (zitternder Lichtschein) titreyen isik
(heiße Luft über dem Erdboden) gün co§u (od. yalimi)
(Scheinglanz) aldatici parlakhk
epithel n an. kirpikli epitel °n l. (Stern) parildamak, pirildamak
(Film) titremek; Es flimmert mir vor den Augen. Gözlerim pirpir ediyor. 9nd pinl pn il

FLINK : German Turkish

cevik, atik, tez, kivrak; aya^ma cabuk; (Frau a.) hamarat; eli beide;
e Beine haben dort ayak olm. Qheiif ceviklik, atiklik usw

FLINT : German Turkish

m cakmaktasi, sileks
e / filinta, tüfek; Man wirft nicht gleich die ^ ins Korn. ßg. tnsan hemencecik fütur Jetirmemeli. Olur olmaz patirdiya pabuc birak(il)maz. pr.
en.kolben m tüfek dipciği
en.lauf m tüfek namlusu
en.schuß m tüfek atlmi

FLIRREN : German Turkish

s. flimmern

FLIRT : German Turkish

m flört; kür yapma; korta, fingirti; äsiktaslik ^en flört (od. kür) yapmak; fingirdemek; fingir fingir (od. äsiktaslik) etm