Germany
LACHGAS : German Turkish
n gülmeyi tahrik edici (od. güldürücü) gaz 2haft s. lächerlich,
krampt m gülme alma (od. gülmesi tutma)
möwe /
güler marti
muskel m l. güldürücü käs
(Zwerchfell) diyafram
LACHS : German Turkish
m zo. som baligi
LACHSEESCHWALBE : German Turkish
zo. gülen denizkirlangici
LACHSFORELLE : German Turkish
zo. Anadolu (od. Avrupa) alabaligi; deniz-alasi
LACHTAUBE : German Turkish
zo. Hint güvercini
LACK : German Turkish
m l. vernik, (goma-)laka, cilä
s.
leder.
s. Goldlack. Fertig ist der ^. F Bitti mesele.
äffe m F Schi. züppe; moda düskünü
anstrich m vernikli boya
arbeit / lake is
LACKEL : German Turkish
m dial. hödük, hantal, ayi, aygir
LACKEN : German Turkish
-leren verniklemek, cilälamak, laklamak, rugan-lamak
iert l. lake
F aldatilmi§ 91eder n rugan (deri); verni
LACKMUS : German Turkish
m, n litmüs, turnusol
papier n lifmüs (od. turnu-sol) kägidi
LACKSCHUH : German Turkish
m rugan kundura; glase iskarpin
LADE : German Turkish
I. sandik, mahfaza, kutu
(SchubQ) cekmece; kon-sol gözü
(Sarg) tabut
bäum m vinc {od. tahmil) kolu; naut. dikme
fähigkeit/imlä (od. tahmil) kabiliyeti; yük alma kapasitesi
Mäche / yükleme sathi
gewicht n yük agirligi
hemmung / mit. doldurus tutuklugu
kran m naut. yükleme macunasi
linie / naut. Plimsoll markasi; geminin yükleme hududunu gösteren cizgi
luke/tahmil menfezi; ambar agzi (od. kapagi); naut. lombar
LADEN : German Turkish
l. doldurmak, imiä etm., sarje etm.
(Fracht) yük-lemek, tahmil etm.
(ein-, vor-) cagirmak, davet etm., celp etmek; sich elektrisch ^ (Atmosphäre) elektriklen-mek; Sorgen auf sich ^ dert kazanmak; sich et. auf den Hals ~ kendi basina dert cikarmak; e-e große Verantwortung auf sich ^ büyük bir sorumu üzerine almak; e-e Sünde auf sich ^ bir günaha girmek; geladen l. (Waffe) dolu
F (wütend) dolgun, kizgm
LADEPROFIL : German Turkish
n (Eisenbahn) gabari
rampe/yükleme rampasi (od. iskelesi)
räum m l. ambar
s.
fähigkeit
mil. imiä yatagi
naut. puntal
schein m hamule senedi; (vorläufiger) ordino
stock m fr. l. (für Geschütze) tomar, palasturpa
(für Gewehre) tüfek harbisi; Er sitzt da, als ob er e-n ^ verschluckt hätte. Oklava (kazik. baston) yut-mus gibi oturmaktadir.
streifen m mil. sarjör
treppe/ naut. alavere
zeit / yükleme staryasi (od. istalyasi)
LADUNG : German Turkish
l. doldurma, imiä, tahmil, sarj, techn.a. f?d
(Güter; a.phys.) hamule, yük
naut. kargo
jur. davet(-iye), celp(-name)
S.Verzeichnis n naut. manifesto
LAFETTE : German Turkish
mil. top kundagi
LAFFE : German Turkish
m züppe, bopstil, zevzek; ispati bey; (als Schi. a.) voyvo
LAGE : German Turkish
l. vaziyet, durum, konum
(Zustand) hal(-et), ahval, sartlar, keyfiyet
geogr. maraz, baki; mevki sartlan; konus
naut. kerteriz, kerte
mus. pozisyon
(Ort) mevki
(Schicht) geol. kus, kivnm, kat, tabaka; Die ~ ist überaus kritisch. Alev sacagi sardi. Die ^ hat sich verschlechtert. Isler kötülesti. Die ^ klärte sich. Orta-lik duruldu. bei der ^ der Dinge rebus sie stantibus (snob.); in e-e schwierige ^ bringen müskül bir duruma sokmak; in der ^ sein (zu) bsi yapacak halde olm.; Wenn ich dazu in der ^ gewesen wäre, hätte ich die Summe schon längst bezahlt. Kolayini bulsaydim, bu parayi coktan öderdim. j-n in die ^ versetzen (et. zu tun) bsi yapacak hale sokmak; Ich wollte, ich wäre in der gleichen ^ wie Sie. Sizin halinize gipta ediyorum. Sizin durumu-nuzda olmak isterim.
besprechung / durumun müna-kasasi
plan m l. (e-s Gebäudes) zemin plam
mil. durum haritasi; plan relövesi
LAGER : German Turkish
n l. (Ruhestatt) yatak, dösek
geol. maden yatagi
(von Tieren) in
techn. yatak, mesnet
(Waren2) depo, ambar, ardiye
(Vorrats2) mahzen, stok; naut. magaza
(Feld2) ordugäh, kamp, karargäh
(für Zubehör) takimhane; das ^ räumen H depoyu bosaltmak; et. auf ^ haben deposunda bulundurmak; auf— legen H depoya koymak
aufseher m magazaci
buch n ambar defteri •buchhalter m ayniyat muhasibi
halter m ardiyeci, am-barci. depocu-haus n ambar, depo; umumt magaza; antrepo, ardiye ^n l. (a. sich ^) yere uzanmis dinlen-mek; mil. ordugäh kurmak
(Waren) depoda bulunmak (od. yatmak); (fr.) depo (od. stok) etm.
pflanzen pl.bot. talh bitkiler; tallofit
platz m l. ardiye
s. stelle,
räum m ambar, ardiye
schein m makbuz (bzw. rehin) senedi; varant, resepise; ardiye makbuzu
statte /;
stelle / l. istirahat (bzw. kamp) yeri
mil. ordugäh yeri
geol. maden yatagi
ung/ l. (von Waren) depo etme (edilme)
geol. tetabbuk, katmanlasma
ungs.störung / geol. dis-lokasyon, yersizme-Verwalter m ambar memuru
Verwaltung/ambarcilik
Vorrat m depo mevcudu; stok
LAGUNE : German Turkish
geogr. deniz kulagi; buhayre, lagün
LAHM : German Turkish
l. bir tarafi tutmaz; kötürüm, mefluç
(hinkend) topal, aksak
fig. kuvvetsiz, cansiz, ruhsuz,miskin, sönük, donuk, cürük
en l. topallamak; topal topal yürümek
fig. aksamak
LAHMLEGEN : German Turkish
kötürümlestirmek, körletmek, aksatmak, paralize etm.: feice ugratmak
LAHOR : German Turkish
n. pr. geogr. Lahur
LAIB : German Turkish
m (Brot) somun (ekmek)
LAICH : German Turkish
m balik (od. kurbaga) yumurtasi 2en (Fische, Frösche) yumurtlamak; yumurtalanni dökmek
kraut n bot. su otu
LAIE : German Turkish
m l. (Nichtgeistlicher) ruhbandan olmayan
(Nichtfachmann) mütehassis (od. uzman) olmayan; amatör, diletant, profan
(unerfahren) bilgisiz, tecrübesiz, acemi; Hierin ist er vollkommener ^. 0, bu isin cahilidir. 9n.haft acemi, vukufsuz, tecrübesiz
n.richter m hukukcu olmayan häkim asistani
n.spieler m Th. aktör amatör
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani