Germany
LANGWAGEN : German Turkish
m (bei der Schreibmaschine) uzun sasi 2wellen canmi sikmak; siklet vermek; sich ^ cani sikilmak; gelangweilt sikkin, bikkm °wellig cansikici, yeknesak, monoton, tekdüzen, müzic; ^ werden bsden sikilmak; kabak tadi vermek;
er Schwätzer F tirasci
welle / (Radio) uzun dalga; uzun tul mevc Qwierig l. uzun süren; müzmin
(umständlich) dalli budakli; zorluklu;
e Arbeit tersane umuru 9ziehen germek
LANOLIN : German Turkish
n pharm. lanolin
LANTHAN : German Turkish
n ehem. lantan
it m min. lantanit
LANZE : German Turkish
mizrak; e-e ^fürj-n einlegen (od. brechen) fig. b-ni müdafaa etm.; b-nin gayretini gütmek;
n gefälltl mil. Mizraga davran! Mizrak kullan!
n.flagge / mizrak fla-masi
n.reiter m mizrakli (süvari) Lanzette / med. nester
egel m zo. karaciger kelebegi
fisch m zo. batrak
LAPAROSKOP : German Turkish
n med. laparoskop
skopie / med. laparoskopi
tomie / med. laparotomi
LAPIDAR : German Turkish
l. (wuchtig) kuvvetli, siddetli
(bündig) mucez, mücmel, özlü
LAPILLI : German Turkish
pl. geol. lapilli
LAPISLAZULI : German Turkish
m min. läcivert tast
LAPPALIE : German Turkish
l. önemsiz sey
fig. oyun oyuncak; Das ist keine ^! Laf de^il! Boru mu bu?
LAPPE : German Turkish
m Lapon(-yali)
n m l. bez (od. kumas) parcasi
(Lumpen) pacavra, caput, palaspare
(Wisch0, Putz0 usw.) bez, silgi, silecek
(Flicken) yama
an. (Lobus) lop, fus
(e-s Hahns) küpe; blauer ^ F yüz marklik bankinot;y-m durch die ^ gehen F l. b-nin elinden kacip kurtulmak
bsi kacirmak
n.taucher pl. zo. dalgickus-lan
LAPPIN : German Turkish
2isch Lapon(-yali)
isch(-e) n (Sprache) Laponca, Lapon dili
LAPPLAND : German Turkish
n.pr. Laponya
länder(ln/) m Lapon(-yali)
LAPSUS : German Turkish
m hata, sehiv, yanlislik; e-n ^ begehen hata islemek; tel kirmak; yan basma,k; ^ im Quadrat F kambur üstüne kambur; ^ calami m sehvikalem, sürcülkalem; kalem hatasi; ^ linguae m sürcülisan; dil sürcmesi
LARIFARI : German Turkish
n sacmasapan, manasizlik
LARMOYANT : German Turkish
77i., mus. santimantal, agiatan
LARVE : German Turkish
l, maske
zo. kurtcuk, sürfe; j-m die ^ vom Gesicht reißen fig. b-nin maskesini kaldirmak (od. alasagi etm.)
LARYNGAL : German Turkish
hancert, hancerevt ^laut m phon. girtlak sesi
LARYNGITIS : German Turkish
m^, girtlak iltihabi; larenjit
LARYNX : German Turkish
m an. hancere, girtlak, larenks
LASCH : German Turkish
F l. gevsek, sölpük, gayretsiz, tembel, ihmaikär, enerjisiz, disiplinsiz
(Getränk) tatsiz, bayat ^e / l. techn. cebire; kapak parcasi
(am Schuh) kulak, dil
naut. conta, parele
(für den Fensterverschluß) köprü
en naut. alaportekiz toplamak; gelascht naut. pareleli
LASE : German Turkish
m Laz
LASIEREN : German Turkish
sirlamak, minelemek
LASIN : German Turkish
2isch Laz
isch(-e) n (Sprache) Lazca
istan n.pr. geogr. Lazistan
LASSEN : German Turkish
l. birakmak, terk etmek
(gestatten) müsaade etm.
(dulden) ses cikarmamak; mani olmamak; tahammül etm.
(bewirken) sebebiyet vermek; mucip olm.; yap-tirmak, ettirmek
(befehlen) emretmek
(nicht wegnehmen) bagislamak
(von) b-den, bsden vazgecmek
s. belassen. Laßt uns gehen! l. Bizi rahat birakiniz!
Gidelim! Laß das! Yapma! Etmel Birak bunu! Laß das Weinen! Vazgeç şu ağlamaktan! Laß es gut sein! Kapatsana bu bahsi! Ich ließ ihn bei seiner Meinung. Fikrini değistirmeğe çalışmadım. Er kann es nicht ~. Bunu yapmaktan k-ni bir türlü alamıyor. Das muß man ihm ^. Bu ciheti teslim etmek läzımdır. Tu, was du nicht ^ kannst! Var, bildigini yap! iron.a. Yapacağını yanına koyma! sein Leben für et. ^
... icin hayatini feda etm.
fig. bse can atmak; et. ^, wie es ist kendi haline birakmak; Laß ihn schon laufen! Koyuver gitsin! drucken ^ bastirmak; gehen ^ rahat birakmak;
LASSEN (II) : German Turkish
von sich hören ^ haber göndermek; Ich habe ihn dieses Buch lesen ^. l. Ona bu kitabi okuttum.
Bu kitabi okumasina mani olmadim. Laß ihn nur erst einmal hier sein (seil. dann werden wir das weitere schon sehen)! Gelmeye görsünl Laß es dir gesagt sein... Ha bilmis ol...; sich nichts sagen ^ b-ni dinlememek; sich e-n Anzug machen ^ k-ne bir elbise yaptirmak; sich die Haare schneiden ^ sac kestirmek; sich e-n Zahn ziehen ^ dis cektirmek (od. cikartmak); Es läßt sich nicht leugnen, inkär edilemez. Das läßt sich denken. Böyle bir sey tasavvur olunabilir. Der Wein läßt sich trinken! Hiç de fena değil, bu sarap! sich vor Freude nicht zu ~ wissen sevincten kabina sığmamak; So et. hätte ich mir nicht träumen ^1 Böyle bir sey hayalimden bile gecmezdi! Laß mich, wo ich bini Beni yerimden kaldirmal
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani