Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
LEHRLINGSZEIT : German Turkish

f ciraklık; seine ~ beendet haben cirak cikarilmak

LEHRMEINUNG : German Turkish

f s. Lehre (7, 2)

LEHRMEISTER : German Turkish

m l. ögretmen, üstat
(Handwerks~) usta, patron

LEHRMETHODE : German Turkish

f ögretme metodu; usulü tedris

LEHRMITTEL : German Turkish

pl. ögretim vasitaları

LEHRMÄDCHEN : German Turkish

n cirak kiz

LEHRPLAN : German Turkish

m müfredat programi

LEHRREICH : German Turkish

faydali, enstrüktif; ibret verici

LEHRSAAL : German Turkish

m dershane

LEHRSATZ : German Turkish

m l. math. dava, teorem
(kirchlicher) dogma, nas

LEHRSTUHL : German Turkish

m kürsü, profesörlük

LEHRVERTRAG : German Turkish

m ciraklık kontrati

LEHRWEISE : German Turkish

f s. Lehrmethode

LEHRZEIT : German Turkish

f ciraklık (devresi)

LEI : German Turkish

m (rumän. Währung) ley

LEIB : German Turkish

m l. vücut, beden, gövde
(Bauch) kann, batm
(Mutter2) rahim
(Taille) bei; ^ und Leben hayat; gesegneten
es sein gebe olm.; Er hat diese Erfahrung am eigenen
e gemacht. Bu tecrübe basindan gecti. am ganzen ^ zittern zangir zangir titremek; j-m auf den ~ rücken F b-ni sikistirmak, tazyik etm.; bei lebendigem ^ diri diri; canli olarak; mit ^ und Seele can ve gönülden; cania basla; Bleib mir vom ~/ Ostüme varma! sich j-n vom ^ halten b-ni yanina yaklastirmamak
arzt m kral, prens gibi sahsiyetlerin hususi tabibi
bataillon n muhafiz tabur-binde / bei kusagi
chen n kücük korse; korsaj; (wollenes) lizöz Seigen köle, kul, serf;
e Dienerin fr. halayik
eigenschaft / kölelik, kulluk, serflik Qen: wie er leibt und lebt ta kendisi

LEIBESBESCHAFFENHEIT : German Turkish

vücut yapisi; bünye
bürge m tutak, rehine; jur. kefili binnefis;
erbe m murisin öz ^ocugu
erziehung / beden egitimi
frucht / cenin, dölüt
kräfte p!.: aus –n olanca kuvvetiyle; Yaradana sigmip (bir is yapmak); (alapala; paziy^ kuvvet; alabildigine; can haviiyle; aus
n rudern calalj&rek cekmek; aus
n schreien bir avazi yerde, bir avazi gökte olm.; (bagirarak) yeri gökü sarsmak; bogazim yirtmak; yirtinmak
strafe f jur. beden cezasi Übungen pl. beden hareketleri; jimnastik talimleri; kültür fizik:
^ betreiben idman yapmak Visitation / üst bas arastirmasi

LEIBGARDE : German Turkish

hassa kitasi (od. alayi); muhafiz kita(-si)
gedinge n ölünceye kadar bakma akdi; sagliginca bakma sözlesmesi
gericht n en cok sevilen yemek ^haft(-^g) l. cisimli, bedenli, bedeni, oyrumsal, tensel; etli kemikli
(wirklich) hakikt, gercek
(persönlich) sahst, sahsen, bizzat, kendisi
(personifiziert) mücessem
(genau) tipki; Ich sehe ihn ^ vor mir. Onu gözümün önünde can-landinyorum. Q\\\\ch l. bedent
(blutsverwandt) kandas, öz
(eigen) k ne ait
(irdisch) dünyev?, cismant;
er Bruder,
e Schwester anababa bir kardes; kann kardesi;
es Kind von j-m sein sulbünden gelmek
regiment n hassa alayi
rente / ömür boyu baglanan irat
riemen m kemer kayisi
schmerzen pl. kann agnsi; veca, büküntü; ^ bekommen b-ni sanci tutmak; sancilanmak; karm agnmak; ici sancimak; Ich habe furchtbare ^. Barsak-lanm kopuyor. Barsaklanm sancidan burum burum buruluyor.
speise / s.
gericht.
ung / (e-r Mauer) göbek-lenme
wache / s.
garde.
Wächter m hassa muhafizi; bist. harbeci
wasche / ic camasin

LEICHE : German Turkish

l. ölü, ceset, kadavra, les
(Begräbnis) cenaze; über
n gehen gaddarsizea hareket etm

LEICHENBEGRÄBNIS : German Turkish

n cenaze alayi; tedfin merasimi
be-schauer m (England, USA) koronör; fethi meyyit yapan adli tabip; otopsi doktoru ^blaß sapsan; cenaze gibi
feier / cenaze merasimi
fledderer m ölü soyucu; nebbas
fledderei / ölü soyuculugu; ~ treiben ölüleri soymak; nebbaslik etm.
geruch m kadavra kokusu
gift n ptomayin
halle/morg
hemd n (nach isl. Brauch) kefen
Öffnung/fetni meyyit; otopsi
rede/tedfin merasiminde irat edilen nutuk; Nur keine
n! (Ra. bei Ka.) Gecmise mazi yenmise kuzu derler. Spr.
schauhaus n morg
starre / ölü kaslannm tasallübü; ceset katilasmasi
träger m (bei Christen) mortocu
tuch n l. tabut örtüsü
(des Toten) kefen
Verbrennung / ölülerin yakilmasi; kremasyon
wagen m cenaze arabasi
wäscher(in /) m gassal; ölü yikayicisi
zug m cenaze alayi

LEICHNAM : German Turkish

m s. Leiche (l)

LEICHT : German Turkish

l. (Gewicht) hafif
(Ggs. schwierig) kolay(-ca), külfetsiz, emeksiz, gailesiz; (Adv.a.) kolayhkla; F: tez beri
(gering) cüzt(-ce), ehemmiyetsiz, sathl(-ce)
s. •sinnig.
(Wein) basa vurmayan
(^ und angenehm, z.B. Geruch) baygin;
es Spiel;
er Sieg (bei Pferderennen) vokover; ^ entzündlich cabuk istial eden; ^ gekleidet dalboy; spielend ^ su icer gibi; tereyagmdan kil ceker gibi; e-n
en Schlag versetzen yavas vurmak; So ^ ist das nicht! Her yigidin kän degildir. e-e
e Wunde sath? bir yara;
e Schritte pl. hafif adim.(orf. hatve), ayak tavusu (od. tipisi);
er Tabak yava$ tütün; — gesagt dile (od. söylemesi) kolay; ^ schmerzen ince sizlamak;
zs Maschinengewehr hafif makineli (tüfek);
e Musik hafif müzik;
^s Mädchen hafifmesrep (od. acik) kiz; e-z
e Ader haben F hafifmesrep (od. hoppa) olm.; ^ zu haben sein (Frau, Mädchen) F o yolun yoicusu olm.; Das könnte ^ sein. Olacagi tutar. e-e
e Geburt haben zahmetsiz dogurmak;
er Erdstoß hafif sarsinti; es sich ^ machen isin kolayina bakmak od. sapmak;
es Frühstück hafif tertip bir kahvalti; ^ verständlich aydin, vazih, ko-lay(-likla) anlasilir;
e und geschickte Hand (e-s Chirurgen, Frisörs usw.) eli hafif; °es bringt jeder fertig. Alcak (od. bodur) esege kirn olsa biner. Spr., et. auf die
e Schulter nehmen mühimsememek; bo§ vermek; ciddiye almamak

LEICHTATHLET : German Turkish

m atlet

LEICHTATHLETIK : German Turkish

f atletizm; atletik sportlar

LEICHTATHLETIN : German Turkish

f kiz atlet