Germany
LÖWIN : German Turkish
zo. disi asian
LÜCKE : German Turkish
a.mil. bosluk, gedik, rahne 2, (Mangel) eksiklik, noksan(-lik)
(Unterbrechung) fasila, ara(-hk)
Auslassung) acik birakma; yanhslikla unutma; die
n ausfüllen (bei) bsin noksanlanm tamamlamak; e-e ^ schließen delik kapamak; eksik (od. bosluk) doldurmak; schmerzlich empfundene ^ mahrumiyet; e~e ^ entstehen lassen gedik acmak
n.büßer m tikac 9n,haft eksik, nok-san, kusurlu, aralikli, tamamlanmamis
n.los kusursuz, eksiksiz, arahksiz, tamam
LÜFTCHEN : German Turkish
n hafif rüzgär; nefha, nesim, esim, esinti, hübup
LÜFTEN : German Turkish
l. havalandirmak
(Hut) biraz cikarmak, kaldir-mak
(Geheimnis) esrar perdesini acmak;s/c/i ^ (Geheimnis) cözülmek °er m vantilatör, havalandinci; naut. manika
LÜFTUNG : German Turkish
havalandir(il)ma, vantilasyon LuftVeränderung / tebdil(i)hava; zur ^ hava de^istirmek icin; (berayi tebdili hava)
verkehr m hava münakalesi
Verkehrslinien pl. hava yollan
Verteidigung / hava müdafaasi
waffe/m/
hava sinifi
weg m hava yolu; auf dem ^ hava yoliyle
ziegel m kerpic; ^ herstellen kerpic kesmek
zufuhr /taze hava verme
zug m hava cereyam; kurander
LÜGE : German Turkish
yalan; faustdicke (od. schamlose) ^ katmerli (od. kuyruklu) yalan; su icinde yalan; maval; V: torpil; yüksek ustura; j-n
n strafen b-ni yalanci (od. b-nin yala-nini) cikarmak; n ausstreuen yalan cikarmak;
n haben kurze Beine. Spr. Yalancinm mumu yatsiya kadar yanar. Spr. Arife günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara cikar. Spr., j-n aufe-r ^ ertappen b-nin yalamm tutmak
LÜGEN : German Turkish
l. yalan (F: hiläf) söylemek
(flunkern) maval okumak; Er lügt wie gedruckt. Onda yalanin bin! bir paraya. Wer einmal lügt, dem glaubt man nicht, und wenn er auch die Wahrheit spricht. Spr. Yalancmm evi yanrni? kimse inanmamis. Spr.; Ich will nicht ~. Hiläf olma-sin. (F) 9en.beutel m polimci (V)
en.haft l. (P.) yalanci; yalana §erbetli
(S.) yalan, yanh§
(erdichtet) uydurma; asli fasli olmayan;
e Ausrede f egri ba-hane 9ner(in/) m yalanci; als ^ dastehen yalanci cikmak
nerisch s.
en.haft
LÜMMEL : German Turkish
m yontulmamis herif; mese odunu; maca beyi °n (a. sich ^) maca beyi gibi kurulmak; uzun oturmak
LÜNETTE : German Turkish
ist. ay tabya
LÜPFEN : German Turkish
iraz kaldirmak
LÜSTEN : German Turkish
s. lüstern (I)
LÜSTER : German Turkish
m (Kronleuchter) avize
LÜSTERN : German Turkish
(I) (Verb) (a. lüsten) z.va. s. gelüsten. (II) (Adf.) l. (nach) haris, hirsli, ihtirasli, arzukes, tesne
(sinnlich) sehvan?. sehvetli, kösnücül; ^ sein (auf) bse göz dikmek; pesinden gezmek; ^ werden ayram kabarmak; cinsel arzusu uyanmak
LÜSTLING : German Turkish
m sehvetperest; sefa pezevengi
LÜSTRIEREN : German Turkish
aharlamak, perdahlamak ^ne / (Glanzseide) lüstrin
LÜTTICH : German Turkish
n.pr. Liyej
M : German Turkish
M [em] n Alman alfabesinin
harfi –M- l.» Mark
(römische Ziffer) =* 1000
MAAR : German Turkish
n geol. patlama krateri
MAAS : German Turkish
n. pr. Möz nehri
MAAT : German Turkish
m naut. deniz gedlkli cavusu; erbas; (auf Handelsschiffen) lostromo; zweiter ^ (Offizier auf Handelsschiffen) ücüncü kaptan
MACCHIA : German Turkish
cikralik, maki. calilik, fundalik
MACHART : German Turkish
yapilis, örnek, model, bicim, sekil; Das ist alles die gleiche ^1 Hepsi bir bicimdir
MACHE : German Turkish
f pej. gftsteris, gözboyama, yaldiz, kalay;y-n in der ^ haben F \\. (ausschelten) güzeice giydirmek; papara vermek
(überreden wollen) kandirmaga cahsmak
MACHEN : German Turkish
l. yapmak, etmek, eylemek, kılmak
(herstellen) imal etm.
(verursachen) sebep olm.; sebebiyet vermek
(bewirken) häsil etm., vücuda getirmek
(werden lassen zu)
.. haline sokmak; Feuer
^ ates yakmak; Was macht die Rechnung? Kaç para eder? Das macht drei Mark. Üç marktir. Was macht das schon? Ne beis var? Das macht nichts. Zaran yok. Spaß ~ saka etm.; Was macht Ihr Sohn? F Oğlunuz nasil? Nichts zu ~! Ağzınla kuş tutsan bile nafile! Mach doch (od. schon)! Çabuk ol! Eins und sechs macht sieben. Bir altı daha yedi eder. Das macht sich sehr gut. iyi yakisir. Da läßt sich nichts ~. çare yok. et. ^ lassen yaptirmak; sich (Mühe, Ausgaben usw.) ^ ihtiyar etm.; Schulden ^ borca girmek, borclanmak; Die Katze hat auf den Teppich gemacht. Kedi haliya pislemis. Mach dir nichts daraus! Buna aldirış etme! Yan gel de cubugunu ic! Boş ver! Ich mache mir nichts daraus, l. (gleichgültig) Bu, bana viz gelir.
(keine Freude) Bundan hoslanmam. ins Bett (od. in die Hosen)~ F altına etm.; in Patriotismus ^ pej. F vatanseverlik taslamak; Ich weiß nicht, was ich damit ^ soll. Bunu ne yapacağimi bilmiyorum. J-n zu et. ^ b-ni bir yere tayin etm.;
MACHEN (SICH) : German Turkish
sich ^
(an e-e P.) yanasmak, sokulmak, basvurmak
(an e-e S.) bir ise koyulmak, baslamak, girismek
(passen) yakisik almak; yerinde olm.
(auf den Weg) yola cikmak; Napoleon machte sich zum Kaiser von Frankreich. Napolyon kendisini Fransiz imparatoru ilan etti. gemacht l. yapilmis, marnul
(gekünstelt) suni, yapmacik. sahte
(Ausruf) F dakkor! muvafık! ein
er Mann yükünü tutmuş olan bir adam
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani