Germany
MÖRTEL : German Turkish
m l. yapi harci
(aus Kalk, Sand, Ziegelstein) hora- san
(Putz) siva, alci; mit ^ bewerfen siva(la)mak; harc koymak
kelle / sivaci malasi
MÖWE : German Turkish
marti
MÜCKE : German Turkish
l. (Stech2) sivrisinek
(Gnitze) tatarcik
! (Stubenfliege) karasin^k; aus e-r ^ e-n Elefanten machen habbeyi kubbe etm.; pireyi deve yapmak; bire bin katmak l
MÜCKENSTICH : German Turkish
m sivrisinek sokmasi
MÜDE : German Turkish
l. yorgun, argin, bitkin, ezgin
(e-r S.) bsden bik-kin; fcli bin jetzt zu
^, um spazierenzugehen. §imdi gez-mege cikacak halim yok. Er wurde vom Stehen ~. Ayakta durmaktan yoruluyordu. °igkeit / yorgunluk, arginlik, bitkinlik, ezginlik. kesiklik
MÜHE : German Turkish
l. zähmet, külfet, eziyet, mesakkat
(Arbeit) is(-ler), calisma(-lar). emek(-ler)
(Sorgfalt) itina, ihti-mam, özen
(Ungemach) mihnet, sikinti, güclük, zor; (nicht) der ^ wert zahmete deger (bzw. degmez); j-m ^ machen (od. verursachen) b-ne zähmet vermek; b-ni zahmete sokmak; sich die ^ machen (zu) (yapmak) kül-fetine katlanmak; ihtiyari zähmet etm.; Machen Sie sich keine (überßüssige) ^t Siz yorulmayimzl Sie haben sich viel ~ gemacht! Zähmet buyurdunuz! sich ^ geben (mit) bse gayret sarf etm.; bsle, b-le cok ugrasmak; bse cok özenmek (od. cok emek sarf etm.); sich die größte ~ geben \\ par(c)alanmak; el ayak cabalamak; disini tirnaga kat-mak; bse savasmak; viel ^ und Sorgfalt aufwenden özenip bezenmek; ~ und Plage verursachen i§ cikarmak; viel ~ und Not haben akla karayi secmek; viel ^ verwenden (auf) b§ icin cok zahmete katlanmak; viel — haben (mit) b-den, bsden cok zorluk cekmek; Sie haben hierbei viel mehr ^ und Arbeit gehabt als wir anderen alle. Bu iste sizin emek payiniz hepimizden coktur. Das ist verlorene ^f Bu, bosuna zahmettir! mit ^ und Not daradar, kita kit(-ma); ikma sikma; gücün; zor belä; zoru zoruna; güc halle; heyamola ile; binbir müskülätia; düse kalka, emekleye emekleye; mit ^ und Not entkommen solugu dar almak; sich mit ^ und Not (irgendwohin) retten camm (bir yere) dar atmak; Wir konnten nur mit — verhindern, daß sie handgreiflich wurden. Aralanna dar girip kavgayi önledik
MÜHELOS : German Turkish
-los zahmetsiz, kolaylıkla, külfetsiz, emeksiz, hazirlop; k-ni hiç sikmadan; upucuz; ^ Geld verdienen aciktan (od. havadan) para kazanmak;
er Gewinn zahmetsiz kazanc
MÜHEN : German Turkish
~n: sich ~ ugrasmak; zähmet cekmek
MÜHEVOLL : German Turkish
zahmetli, külfetli, eziyetli, a§ir ^waItung / zähmet, cemile(-kärlik), himmet
MÜHLBACH : German Turkish
m degirmen deresi
e / l. degirmen
(Spiel) dokuztas, dokurcun; Das ist Wasser aufseine ^. Bu, onun ekmegme yag sürmektedir. Gottes
n mahlen langsam, aber sicher. Spr. Allah imhal eder, ihmal etmez. Spr.
eisen n (Achse des Mühlrads) degirmen tasmm ekseni; sepek
e.spiel n s. Mühle (2).
rad n degirmen carki (od. dolabi)
stern m degirmentasi
teich m degirmen havuzu
MÜHSAL : German Turkish
l. zähmet, mesakkat
(Ungemach) üzüntü, dert; ba§ beläsi 9sam l. yorucu, zahmetli, güc, eziyetli, üz-gülü; ah ile vah ile; dala cika; capanz
üzüntülü, be-läli; nur ^ sprechen können (Kranker) dili agirlasmak (od. tutulmak) sich ^ dahinschleppen emeklemek 2selig s. °sam. ~ und wenig ertragreich (Arbeit) keciboynuzu gibi; e-e
e Arbeit verrichten pirincin tasim ayiklamak; agir yük altina girmek
Seligkeit / eza, eziyet, cefa, üzgü; viel
en durchmachen müssen kan kusmak; viel
en verursachen kan tükürtmek
MÜILER : German Turkish
m degirmenci
bursche m degirmenci yanasmasi
MÜLL : German Turkish
m süpruntü, cöp
abfuhr / cöplerin kaldirilmasi
abfuhrplatz m süprüntülük, cöplük, mezbele
eimer m cöp tenekesi; cöplük
MÜLLHAUFEN : German Turkish
m cöp yigmi; cöplük, süprüntülük
kutscherm cöpcü
schaufei,
schippe/far^§
wagen, m cöp arabasi
MÜMMELMANN : German Turkish
m masallarda tavsana venlen ad ^n (Hasen, Kaninchen) yemlenmek, otlamak
MÜNCHEN : German Turkish
n.pr. Münih
ner(in /) m Münihli;*-ner Bier Münih birasi
MÜNDCHEN : German Turkish
n kücük a^iz; mit niedlichem ^ hokka agizli
MÜNDEL : German Turkish
n vesayet altinda bulunan kimse;7uf. kasir –gelder pl. bir kasinn paralan
MÜNDEN : German Turkish
l. (in) (Fluß) bir yere dökülmek, koyulmak, kavus- mak, munsap olm., kansmak.
(Straße) bir yere cikmak
(in ein Ergebnis) bse varmak
MÜNDIG : German Turkish
esit, ergin ^faili muhtar; ~ werden akil bali^olm.; sinni rüste ulasmak ergin yasa väsil olm. 9igkeit / rüst, resitlik, erginlik
Hch sifaht, sözlü, keläml, sözül; (Adv.) sifahen; sözlü olarak; sözle, agizdan
MÜNSTER : German Turkish
n katedral, baskilise
MÜNZE : German Turkish
l. sikke, madent para, metal-para
(Kleingeld) bozukluk, ufaklik
(Denk2) madalya
(Münzstätte,
anstalt) darphane;
n prägen sikke basmak (od. kesmek);
n unter das Volk werfen (z. B. bei Hochzeit) para serp-mek; mit gleicher ^ heimzahlen fig. kisasa kisasla muka-bele etm.
einheit / para birimi 9en l. para basmak; sikke darp etmek
fig. (auf j-n) bsle b-ni kastetmek; Das war auf mich gemünzt. 0 lakirdiyi bana degdirmek (od. dokundurmak) istedi. 0 kinaye bana aittir. Bu sözle beni ima etmek istedi.
er m sikkezen, sikkeci
falscher m kalpazan
ternsprecher m kasali telefon; ankesör
fuß m sikke ayan
künde / nümismatik; meskükät (bilgisi)
prägung / para basma; meskükät darbl
recht n sikke basmak hakki
Sammlung / nümismatik koleksiyon
MÜRBE : German Turkish
l. gevrek, yumusak
(gut durchgekocht) iyi pis-mi§
(Stoff) asmmis, eskimis, telesimis
(P.) yipran-mis; ^ machen (P.) l. yumusatmak; mukavemetini kirmak
(zermürben) yipratmak
teig.pastete / (kuru, peynirli, klymali v.s.) pogaca
MÜRRISCH : German Turkish
homurdanan, somurtkan, aksi, huysuz; asik (od. tursu) suratli; yüzü eksi;
es Gesicht ka? catikligi; ein
es Gesicht aufsetzen somurtmak; surat asmak; Warum so ~? Karadenizde gemilerin mi batmis? ^ dreinschauen yüzünü burusturmak (od. eksitmek)
MÜSSEN : German Turkish
l. (gezwungen sein) mecbur (zorunda, yükümünde) olm.; zoru altinda kalmak
(erforderlich sein) zaruri (läzim, gerek) olm.
(anzunehmen sein) muhtemel olm.; So muß man das machen! tsi böyle yapmak gerek. tste pasta dedi^in böyle olur. An diesem Gerücht muß wohl etwas Wahres sein. Bu sayiamn asli olsa gerek. bu sayia-nin altinda bir hakikat yatlyor. Kinder ^ spielen, (yöcuk oynamadan edemez. e-e Frau, wie sie sein muß kadin kadincik; Ich muß niesen. Aksiracagim geliyor. lachen — k-ni gülmekten alamamak; gülmeden yapamamak; Ich muß mal! Ki. ^i§» geliyor. Benim sim var. Die ganze Nacht mußfe er auf die Toilette. Sabaha kadar aptesaneye tasindi. Du mußt ja nicht dorthin gehen! Zorun ne ki oraya gidesin!
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani