Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
NÄSELN : German Turkish

genizden konusmak; himhimla(n)mak ° n himhim-lik, gunne
d hmihim, gunneli; mit
er Stimme burundan söyler gibi

NÄSLING : German Turkish

m zo. s. Nase (4)

NÄSSE : German Turkish

islaklik, yaslik, rutubet Qn (tr.) islatmak, nemlen-dirmek; (intr.) (Wunde) (cerahat v. s.) sizmak

NÖLEN : German Turkish

(nordd.) agir aksak davranmak; üsenmek

NÖLPETER : German Turkish

m;
liese /;
suse / (nordd.) üsengec, mlyminti •

NÖRDLICH : German Turkish

kuzey(-sel), simaU; Qes Eismeer n. pr. Arktik Okyanusu; Kuzey Buz Denizi; Qe Krone astr. Kuzeytaci; t kl i l i simall;
er Polarkreis kuzey kutup dairesi

NÖRGELEI : German Turkish

mizmizhk, viniti, virvirlanma; titizce, huysuzca söylenme 2eln vir vir etm., dirlasmak; bse, b-ne mizmiz-lanmak
ler(in/) m mizmiz, kinamsik; durmadan kusur bulan (homurdanan, sizlanan)

NÖTIG : German Turkish

läzim, lüzumlu, zaruri; icap eden; gerek(-li), muktezi; et. ^ haben bse muhta

NÜCHTERN : German Turkish

l. midesi bo§
(Ggs. betrunken) ayik 3 (besonnen) temkinli, mutedil, makul; müspet kafali; realist
(ruhig) sogukkanh, sakin, heyecansiz, muvazeneli
(trocken) kuru, cansikici, cansiz
(Urteil) sa^lam, makul
(geistlos) ruhsuz
(prosaisch) aleläde, baya^i, prozaik; kuru fikirli
(ohne rhetor. Schmuck) lit. sogumlu, münakkah; wieder ^ werden l. (nach e-m Rausch) ayilmak
(nach Erregung) k-ne gelmek; auf
en Magen ac karnina ^he^t / ayiklik, kuruluk, itidal, sogukkanlilik; (des Stils) sogumluluk, münakkahiyet

NÜSTER : German Turkish

urun deligi; minhar, kalak

NÜTZE : German Turkish

s. nutz

NÜTZEN : German Turkish

(fr.) bsi kullanmak, de^erlendirmek; bsden faydalanmak; (intr.) l. (zu et.) bse yaramak
(Arznei) hayir-^tm.
(j-m) b-ne kär temin etm.; b-nin isine yaramak; Es nützt nichts! Faydasi dokunmaz! Beyhude! Nafile! Was nützt das schon! Ne fayda! Neye yarar!
fläche /faydali yüzey
garten m bostan
holz n kerestelik a^a^
last / saf hamule
leistung / faydali takat (od. güc); (e-s Motors) hakiki kudret

NÜTZLICH : German Turkish

faydali, nafi, istifadeli, kärli, kazancli; ise yarar; di§e dokunur; sich ^ machen faydali olm., yardim etm.; ^ sein hayn dokunmak 2keit / fayda, menfaat, istifade 2keltsprinzip n ütilitarizm, faydacilik, nefiye

O : German Turkish

, 0 [o:] Alman alfabesinin
harfi

O-BEINE : German Turkish

pl. 0 biciminde carpik bacak °lg 0 biciminden ^carpik bacakli; egribacak

OASE : German Turkish

l. geogr. vaha
ßg. sükünet ve sulh yeri

OB : German Turkish

l. (va. Präp. m. Gen.) a)
den dolayi; yüzünden b) üstünde, yukansinda
(Dubitativkonjunktion; vgl. die Beispiele) ^ er wohl kommt? Acaba gelecek mi? Ich weiß nicht, ^ er kommt. Oelip gelmeyecegini bilmiyorum. als^ güya, sanki; ^
. oder ister
.
ister; gerek
. gerek; ^ Winter oder Sommer, arbeite ohne Unterlaß! Deme kis yaz, oku yaz! Spr.; ^ er nun kommt oder nicht, bleibt belanglos. Gelse de gelmese de faydasi yok.
~ ich wohl die Polizei verständige? Bu hadiseyi polise ihbar etsem mi? Und ~/ Hern de nasil! Und ^ er das tut/ Yapar mi yapar! Und ^ ich das fertigbringe l Ben bu isi misk gibi yapanml

OBACHT : German Turkish

dikkat; ~/ Destur! Dikkat! — geben (auf) b-ne, bse dikkat etm., bakmak; göz kulak olm

OBDACH : German Turkish

n si^inak, meice, bannak ^los meskensiz; yersiz yurtsuz; acikta; harikzede, kazazede
losigkeit / mes-kensizlik

OBDUKTION : German Turkish

fethi meyyit; otopsi °zieren fethimeyyit (od. otopsi) yapmak

OBELISK : German Turkish

m dikili tas; Obelisk

OBEN : German Turkish

l. yukarida, üstte
(an der Spitze) basinda, ucunda
naut. (in der Takelung) armada
(früher) evveice; bundan evvel; ~ hui, unten pfuif Kavuk büyük ama, dibinde efendi yok. den Kopf ^ behalten basini dik tut-mak; cesareti kirilmamak; nach ^ yukan(-ya); von ^ yukandan; von ^ bis unten yukandan asaglya kadar; bastan asa^i; tepeden tirnaga kadar; von ^ bis unten besudeln b-de ne üst birakmak ne bas; von ^ bis unten durchsuchen üst bas aramak; von ^ herab l. (verächtlich) hör bakarak
(eingebildet) agzi havada; von ^ herab ansehen b-ne yüksekten (od. tepeden) bakmak; von ^ her behandeln yukandan almak; W äs kann man schon machen, wenn es von ^ her so verlangt wird? iron. Gökten ne yagar da yer kabul etmez! Spr

OBENAN : German Turkish

l. üstünde, tepesinde
(auf e-r Liste) basinda

OBENAUF : German Turkish

üstünde, sathinda; ~ sein l. zeytin yagi gibi üste cikmak
(gesundheitlich) sihhati yerinde olm.
(frech) küstah olm.
(guter Laune sein) neseli olm

OBENDRAUF : German Turkish

üstünde