Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ALEV ALEV : Turkish Turkish

vücut ısısı herhangi bir nedenle artmış ve bu nedenle kızarmış olarak

ALEV ALMAK : Turkish Turkish

tutuşmak, yanmaya başlamak

ALEV ALMAK : Turkish Turkish

coşmak, heyecana gelmek

ALEV LAMBASI : Turkish Turkish

gaz ya da benzinle çalışan, ucundan bir alev püskürterek yanan ve kurşun boru işlerinde kullanılan bir araç

ALEV SAÇAĞI SARMAK : Turkish Turkish

ir olay, önüne geçilemez, tehlikeli bir duruma gelmek, ateş bacayı sarmak

ALEVİ : Turkish Turkish

alevilik mezhebinden olan (kimse), hz. ali yandaşı

ALEVİLİK : Turkish Turkish

halife ali'yi ilk üç halifeden üstün tutan mezhep ve tarikatların genel adı

ALEVLENDİRME : Turkish Turkish

alevlendirmek eylemi, tutuşturma, yakma

ALEVLENDİRME : Turkish Turkish

(birini) kızdırma, öfkelendirme, (birinin) tepki göstermesine neden olma

ALEVLENDİRME : Turkish Turkish

(bir işi) büyütüp hızlandırma

ALEVLENDİRMEK : Turkish Turkish

alevlenmesini sağlamak, tutuşturmak

ALEVLENDİRMEK : Turkish Turkish

etkisini, şiddetini artırmak, çoğaltmak

ALEVLENME : Turkish Turkish

alevlenmek eylemi, °iştial

ALEVLENMEK : Turkish Turkish

alev çıkarmaya başlamak

ALEVLENMEK : Turkish Turkish

zorlu ya da heyecanlı bir durum almak

ALEVLENMEK : Turkish Turkish

öfkelenmek, şiddetli tepki göstermek

ALEVLENMEK : Turkish Turkish

parlamak

ALEVLİ : Turkish Turkish

alevi olan, alevlenmiş

ALEVLİ : Turkish Turkish

heyecanlı, şiddetli

ALEYH : Turkish Turkish

karşı, karşıt

ALEYHE DÖNMEK : Turkish Turkish

karşı durum almak, karşı duruma geçmek

ALEYHİNDE SÖYLEMEK ( YA DA BULUNMAK) : Turkish Turkish

çekiştirmek, yermek

ALEYHTAR : Turkish Turkish

karşı olan, karşıtçı

ALEYHTARLIK : Turkish Turkish

ir işe, eyleme ya da düşünceye karşı olma, karşıtçılık

ALEYHTE OLMAK : Turkish Turkish

karşı olmak