Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
KOYUCU : Turkish Turkish

koyan

KOYULAŞMA : Turkish Turkish

koyulaşmak eylemi

KOYULAŞMAK : Turkish Turkish

koyu, kıvamlı duruma gelmek

KOYULAŞMAK : Turkish Turkish

(renk için) daha koyu duruma gelmek

KOYULAŞMAK : Turkish Turkish

derinleşmek, hararetlenmek

KOYULAŞTIRICI : Turkish Turkish

fotoğrafçılıkta fototipleri koyulaştırmaya yarayan banyo

KOYULAŞTIRILMAK : Turkish Turkish

koyulaştırmak eylemi yaptırılmak, koyulaşması sağlanmak

KOYULAŞTIRMA : Turkish Turkish

koyulaştırmak eylemi

KOYULAŞTIRMA : Turkish Turkish

ıyi bir görüntü veremeyecek kadar zayıf olan bir film parçasının kimyasal işlemlerle güçlendirilmesi işi

KOYULAŞTIRMAK : Turkish Turkish

koyu duruma getirmek

KOYULMA : Turkish Turkish

koyulmak eylemi

KOYULMAK : Turkish Turkish

koymak eylemine konu olmak

KOYULMAK : Turkish Turkish

koyu duruma gelmek, koyulaşmak

KOYULMAK : Turkish Turkish

girişmek, başlamak, °teşebbüs etmek

KOYULTMA : Turkish Turkish

koyultmak eylemi

KOYULTMAK : Turkish Turkish

koyu duruma getirmek

KOYULTMAK : Turkish Turkish

ir konuşmayı tat alınır biçimde uzatmak

KOYULTUCU : Turkish Turkish

dokumacılıkta, peltelerden oluşan ve boyaların akmasını önlemek için, dokumalar üzerine baskı yapmada boyar maddelerle birlikte kullanılan bitkisel zamk

KOYULUK : Turkish Turkish

koyu olma durumu

KOYUN : Turkish Turkish

gevişgetirenlerden, eti, sütü, yapağısı ve derisi için yetiştirilen evcil hayvan (ovis aries)

KOYUN : Turkish Turkish

verilen buyruklara uyan, kendi kişiliğini gösteremeyen kimse

KOYUN BAKIŞLI : Turkish Turkish

ön bakışlı, budala, şaşkın

KOYUN DEDE : Turkish Turkish

alık, aptal

KOYUN GİBİ : Turkish Turkish

udala, şaşkın

KOYUN GİBİ : Turkish Turkish

karar ve davranışlarında başkasına bağımlı olan, başkasına uyan