Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
KULA : Turkish Turkish

u renkte olan at

KULA KUL OLMAK : Turkish Turkish

ir kimsenin buyruğu altında bulunmak

KULAÇ : Turkish Turkish

gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık

KULAÇ ATMAK : Turkish Turkish

yüzerken kolları, sırayla üstten ileriye doğru atıp suyu arkaya doğru çekmek

KULAÇLAMA : Turkish Turkish

kulaçlamak eylemi

KULAÇLAMAK : Turkish Turkish

kaç kulaç olduğunu ölçmek

KULAÇLAMAK : Turkish Turkish

kulaç atarak yüzmek

KULAĞAKAÇAN : Turkish Turkish

düzkanatlılardan, karnında çatal biçiminde iki uzantı bulunan, meyve ve sebzelere zarar veren otçul bir böcek (forficula auricularia)

KULAĞI ( YA DA KULAKLARI) ÇINLASIN : Turkish Turkish

konuşulan yerde bulunmayan, sevilen biri anıldığında söylenir

KULAĞI (BİR ŞEYDE) OLMAK : Turkish Turkish

dikkatini (bir şeye) vermek

KULAĞI AĞIR İŞİTMEK : Turkish Turkish

kulağı iyi işitmemek

KULAĞI DELİK : Turkish Turkish

olup bitenleri çabuk haber alan

KULAĞI KİRİŞTE (OLMAK) : Turkish Turkish

söylenecek sözü, gelecek haberi bekleyerek (beklemek)

KULAĞI OKŞAMAK : Turkish Turkish

kulağa hoş gelmek

KULAĞI TETİKTE (OLMAK) : Turkish Turkish

söylenecek sözü, gelecek haberi bekleyerek (beklemek)

KULAĞI TIKALI : Turkish Turkish

sağır, ağır işiten

KULAĞI TIKALI : Turkish Turkish

dinlemek istemeyen, dinlemeyen

KULAĞINA ÇALINMAK : Turkish Turkish

aşkasına söylenirken kendisi de duymuş olmak

KULAĞINA ÇARPMAK : Turkish Turkish

duyulmak

KULAĞINA GELMEK : Turkish Turkish

kulağına çalınmak

KULAĞINA GELMEK : Turkish Turkish

iri tarafından duyulmak

KULAĞINA GİRMEK : Turkish Turkish

söylenilen sözlere önem vermek, söylenenleri anlamak, benimsemek

KULAĞINA KAR SUYU KAÇMAK : Turkish Turkish

sıkışık bir duruma düşmek

KULAĞINA KOYMAK ( YA DA SOKMAK) : Turkish Turkish

ir duruma ya da söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak; düşünce aşılamak, telkin etmek

KULAĞINA KÜPE OLMAK : Turkish Turkish

aşa gelen bir durumdan alınan dersi hiç unutmamak