Turkish
KULAKLIK : Turkish Turkish
adyo, telefon ya da telsizde kulakla verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan alıcı
KULAKLIK : Turkish Turkish
ağır işitenlerin kullandığı pilli araç
KULAKMEMESİ : Turkish Turkish
kulağın yumuşak ve kıkırdaksız olan alt ucu
KULAKSIZ : Turkish Turkish
kulakkepçesi olmayan
KULAKTAN DOLMA : Turkish Turkish
aşkalarından işitilerek edinilen (bilgi)
KULAKTAN KULAKA : Turkish Turkish
ir kimseden bir başkasına, gizlice söylenerek
KULAKTOZU, -NU : Turkish Turkish
kulağın arkasındaki tümseklik
KULAKTOZUNA VURMAK : Turkish Turkish
tam kulağın üstüne vurmak
KULAKZARI, -NI : Turkish Turkish
dışkulakla ortakulağı birbirine bağlayan zar, kulakdavulu
KULAMPARA : Turkish Turkish
oğlancı
KULAMPARALIK : Turkish Turkish
oğlancılık
KÜLBASTI : Turkish Turkish
lzgarada pişirilen kemiksiz et
KÜLBASTILIK : Turkish Turkish
külbastı yapmaya elverişli olan (et)
KÜLÇE : Turkish Turkish
eritilerek kalıba dökülmüş maden ya da alaşım
KÜLÇE : Turkish Turkish
yığın durumundaki nesnelerin oluşturduğu küme
KÜLÇE : Turkish Turkish
külçe durumunda olan
KÜLÇE GİBİ OTURMAK : Turkish Turkish
yorgun ya da bitkin bir durumda çöküvermek
KÜLÇELEŞME : Turkish Turkish
külçeleşmek eylemi
KÜLÇELEŞMEK : Turkish Turkish
külçe durumuna gelmek
KÜLÇELEŞMEK : Turkish Turkish
çok yorulmak
KULE : Turkish Turkish
çoğunlukla kare ya da silindir biçimindeki yüksek yapı
KULE : Turkish Turkish
cihannüma
KÜLEK : Turkish Turkish
al, yoğurt gibi şeyler koymaya yarar tahta kova
KÜLFET, -Tİ : Turkish Turkish
sıkıntılı zorluk, yorgunluk
KÜLFET, -Tİ : Turkish Turkish
üyük masraf
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani