Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
BELLİ BAŞLI : Turkish Turkish

ötekilerden üstün ve önemli

BELLİ BELİRSİZ : Turkish Turkish

zorlukla seçilebilen, duyulabilen, çok az belli olan

BELLİ ETMEK : Turkish Turkish

açıklamak, iyice görünür, anlaşılır duruma getirmek

BELLİ ETMEK : Turkish Turkish

sezdirmek, hissettirmek

BELLİ OLMAK : Turkish Turkish

anlaşılmak, açıklanmak

BELLİLİK : Turkish Turkish

elli olma durumu, °bedahet, °muayyeniyet

BELSOĞUKLUĞU, -NU : Turkish Turkish

üreme organlarının akıntılı ve bulaşıcı bir hastalığı

BELSOĞUKLUĞUNA UĞRATMAK : Turkish Turkish

ir işe ya da bir söze gereksiz yere karışarak onun akışını sektirmek

BEMBEYAZ : Turkish Turkish

çok beyaz ya da her yanı beyaz, apak

BEMOL, -LÜ : Turkish Turkish

ir sesin yarım ton kalınlaştırılacağını gösteren müzik imi

BEMOL, -LÜ : Turkish Turkish

öylece kalınlaştırılmış (ses)

BEMOLLEŞME : Turkish Turkish

ir sesin titreşim sıklığının düşmesiyle yoğunluğunun azalması

BEN : Turkish Turkish

tende bulunan, ufak, koyu renkli leke ya da kabartı

BEN : Turkish Turkish

(en çok üzümde) olgunlaşma belirtisi

BEN : Turkish Turkish

saçta, sakalda beliren beyazlık

BEN : Turkish Turkish

olta ya da tuzağa konulan yem

BEN : Turkish Turkish

kuşun yavrusuna taşıdığı yem

BEN : Turkish Turkish

tekil birinci kişiyi gösteren adıl

BEN : Turkish Turkish

ireyi öbür varlıklardan ayıran bilinç

BEN : Turkish Turkish

ir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öğe, °ego

BEN (BU İŞTE) YOKUM : Turkish Turkish

en karışmam

BEN ŞAHIMI BU KADAR SEVERİM : Turkish Turkish

en bundan daha çok özveride bulunamam

BENBENCİ : Turkish Turkish

kendini çok öven, hep kendinden söz eden

BENBENCİLİK : Turkish Turkish

kendini beğenmişlik, övüngenlik

BENCİ : Turkish Turkish

kendini beğenen, kendini her konuda üstün gören, °hodpesent, °megaloman