Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ACUL, -LÜ : Turkish Turkish

tez canlı, içi tez, ivecen

ACUN : Turkish Turkish

dünya

ACUR : Turkish Turkish

kabakgillerden, kabuğu çizgili ve açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar (cucumis anguria)

ACUZE : Turkish Turkish

huysuz, çirkin, yaşlı kadın

ACYO : Turkish Turkish

herhangi bir paranın gerçek değeriyle sürüm değeri arasında ya da bir ticaret senedinin üzerinde yazılı miktarla indirimden sonraki tutarı arasındaki fark

ACYO : Turkish Turkish

ir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon

ACYOCU : Turkish Turkish

orsa ya da piyasada tahvil ve hisse senetlerinin değerlerini düşürmek için dolaplar çeviren (kimse)

ACYOCULUK : Turkish Turkish

orsada fiyatları düşürme ya da yükseltmeye yönelerek bundan kazanç sağlama

AD, -DDİ : Turkish Turkish

sayma, sayılma

ADA : Turkish Turkish

her yanı suyla çevrilmiş kara parçası

ADA : Turkish Turkish

çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu

ADA GİBİ : Turkish Turkish

pek büyük (gemi)

ADA YAVRUSU : Turkish Turkish

iki ya da üç çifte kürekli küçük balıkçı teknesi

ADABIMUAŞERET, -Tİ : Turkish Turkish

görgü kuralları, görgü

ADAÇAYI,-NI : Turkish Turkish

allıbabagillerden,yurdumuz-da çok yetişen tüylü ve beyazımtırak yaprakları olan ıtırlı bir bitki (salvia officinalis)

ADAÇAYI,-NI : Turkish Turkish

u bitkiden yapılan sıcak içecek

ADACIK : Turkish Turkish

küçük ada

ADACIK : Turkish Turkish

sınırları belli bir kümecik

ADACYO : Turkish Turkish

yavaş, ağır olarak

ADACYO : Turkish Turkish

u biçimde çalınan beste

ADAK : Turkish Turkish

adamak eylemi ya da adanılan şey, °nezir

ADAK ADAMAK : Turkish Turkish

ir dileğin gerçekleşmesi amacıyla kurban kesip yoksullara dağıtmak ya da kutsal bir güce yönelik bir niyette bulunmak

ADAKLAMAK : Turkish Turkish

(küçük çocuk) yürümeye başlamak

ADAKLANMAK : Turkish Turkish

nişanlanmak

ADAKLI : Turkish Turkish

adağı olan